Taş kesilen pompei halkını belki hiç duymadınız ama çok ilginç ve korkutucu resimler ile bizlere ibretlik dersler vermek için sanki günümüze kadar hala kalmışlar ve tazeler. Ama resimlere bakmadan önce pompei halkı hakkında sizlere biraz bilgi vermekte yarar olduğunu düşünüyorum.
Kur’an’da geçmiş kavimlerin haberleri ile ilgili pek çok ayet vardır. Kuşkusuz bu haberler, üzerinde düşünülmesi gereken konulardır.
Bu kavimlerin büyük bölümü, kendilerine gönderilen peygamberleri yalanlamış, hatta onlara düşmanlık göstermişlerdir. Bu taşkınlıklarından dolayı da Allah(c.c)’ın azabıyla karşılaşmışlardır.
Vezüv Yanardağının patlaması ile tarihten silinen Pompei kentinin durumu da bu konuya örnektir. Yaklaşık 2000 yıldır sessizliğini sürdüren Vezüv Yanardağında geçmişte yaşanan bir lav ve kül felaketi, bu kentin insanlarını ani bir biçimde yakalamıştı. Felaket öylesine ani olmuştu ki, her şey 2000 yıl öncesinde olduğu gibi kaldı. Sanki zaman dondurulmuştu.
Şehrin en belirgin özelliği ise, fuhuşun çok yaygın olmasıydı. Pompei faciası öyle ani olmuştu ki, Vezüv’ün lavları bir anda tüm kenti haritadan sildi.
Olayın en ilginç yanı ise, kentin günlük yaşantısı içinde, Vezüv’ün korkunç patlamasına rağmen, kimsenin kaçamaması ve adeta büyülenerek felaketin farkına bile varamamış olmasıydı.
İşte facianın en dikkat çekici yönü buradadır. Nasıl olmuş da binlerce insan hiçbir şey görmeden ve duymadan, adeta ölümün gelip kendilerini yakalamasını beklemişlerdir?
Olayın bu yönü, Pompei kavminin yok oluşunun Kur’an’da anlatılan helak olaylarına benzediğini gösteriyor.
Çünkü Kur’an’da, helak olayları anlatılırken birden yok olma üzerinde durulur. Örneğin Yasin Suresi’nde anlatılan “şehir halkı”, bir anda topluca ölmüşlerdir. Surenin 29. ayetinde bu durum şöyle anlatılır:”(Onlara) Yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler.” (Yasin Suresi, 29)
İşte bazıları Kur’an’da bildirilen bu gibi helak olaylarının önemli bir bölümü, modern çağda yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmıştır.
Kur’an’da sözü edilen olayların delilleri olan bu bulgular, Kur’an kıssalarının “ibret olma” özelliğini daha da açık bir biçimde göstermektedir.