Ağıt Sözleri

Ağıt Sözleri ve Örnekleri

Anadolu’nun hemen her yerinde geçmişten günümüze ağıtlar yakılmıştır. Çünkü bu topraklarda ölümler hiç bitmez. Kimisi çocuğuna, kimileri ise eşe, anaya, babaya ağıtlar yakmışlardır. Bu toprakların her karışında hüzünlü ağıtlar arşa ulaşmış, kulaklarımızı çınlatmıştır.

Ağıt sözleri, bölgelere göre farklılık gösterse de hepsinde ki ortak duygu acıdır. Bu öylesine yoğun bir acıdır ki anlatmaya cümleler yetmez. İnsanın sevdiğine karşı üzülmesi kadar doğal bir şey yoktur ve ülkemizde de karşılığı bu şekilde verilir. Halk dilinde yapılan bu eyleme ağıt yakmak denilmiştir.

Bu sayfamızda yürek yakan ağıtlar ve kısa ağıtlar beraber verilmiştir. Sizlerde kendi yörenize ait olan ağıt yakmak sözlerini bu yazımıza ekleyebilir ve herkesin okumasını sağlayabilirsiniz. İşte ölüye ağıt sözleri.

Ağıt Sözleri Kısa, Ağıt Örnekleri

  1. Felek sille vurdu ben oldum sersem, iyi olmaz dediler her kime sorsam, varsam da hekime muayene olsam, iyi olmadık derdi hekim neylesin.
  2. Beni uzaklara attın babam, artık evinde rahat yaşa babam, bir köşene ay doğsun babam, bir köşene gün doğsun babam, kolum kapıdan mı çıktıydı babam, başım bacadan mı çıktıydı babam.
  3. Çeyizim sandıkta basılı kaldı. Kınalar ellerde yakılı kaldı. Bayrağım ağaçta asılı kaldı. Düğünüm mahşere kaldı neyleyim?
  4. Soyun İsmail’im sen kendin soyun. Bir yensiz yakasız gömlekler giyin. Huriler etsinler ahrette düğün. Ağlayıp da yerim od etmem benim. Gelir diye yolum gözetmem benim.
  5. Babam resmimi de duvara assın. Yavrum dedikçe de resmime baksın. Ilıdı suyum da getirin tasın. Düğünüm mahşere kaldı neyleyim?
  6. Ah anam anam; beni düşünmeyen anam, tekneden ekmeğin tükenmesin anam, oluğundan suyun eksilmesin anam, ağır yürürsem tembel derler anam, hızlı yürürsem deli derler anam, el evine ben nasıl uyayım anam.
  7. Gelin ağlar yaşlı yaşlı, gitmem diye sallar başı, ağlama gelin ağlama, sen gider gene gelirsin, bir iken iki olursun, dertlerini unutursun, ağlama gelin ağlama.
  8. Can evimden vurdu felek neyleyim. Ben ağlarım çelik teller iniler. Ben almadım toprak aldı koynuna. Yârim diyen bülbül diller iniler. Gider oldum Avşar ili yoluna. Bakmam gayrı bu diyarın gülüne. Karaları taksın çapar koluna. Yağız atlı nice kollar iniler. Dertli dertli Çukurova yolunu tut adam olun.
  9. Şafak söktü tan yerleri atıyor, tren gelmiş acı acı ötüyor, kardeşim şehit olmuş yerde yatıyor, ak elleri kızıl kana batıyor.
  10. Gökyüzünün gitmiyor, kara hüzün ağıtları gözler dokunsan yağacak, O, gönül bulutları kader çeşmesi küsmüş, artık hane yok, şehitsiz bugün çok duygu yüklüyüm, gönül ağlar çaresiz.
  11. İlkbaharda her çiçekler bezeri, sonbaharda döker yaprak gazeli, kardeşim şehit olmuş nerde mezarı? Felek beni taşa çaldı neyleyim.
  12. Gün geçmiyor ki, yol dumansız, kalacak fidansız inanmıyor gönül, bilir olmaz kader, yalansız hala umudum var, çırpacak umut kanatları alıp götürsün beni, bekler huzur diyarları.
  13. Susmanın ötesinde bir ağıt, yani ruhun dinmeyen derinliklerinde bir ana ağlıyor. Cudi’nin kenarlarında Feryadı gabarın doruklarına çarptıkça. İçimdeki susuşlar sanki dersin, mayınları yerle bir edecek büyüklükte bir çığlık oluverecek birazdan ve birazdan bu çocuk yas tutacak bir içli şiirin dizelerinde.
  14. Göz gamın ne olduğunu bilseydi, gökyüzü bu ayrılığı çekseydi, padişah bu acıyı duysaydı; göz gece demez gündüz demez ağlardı, gökler yıldızlara, güneşle, ayla gece demez gündüz demez ağlardı. padişah bakardı ününe, tacına, tahtına, tolgasına, kemerine, gece demez gündüz demez ağlardı.
  15. İki oğlum kaldı incitmesinler. Benim öldüğümü bildirmesinler. Benim yavrularımı ellere dövdürmesinler. Eşim eşime benzer, eşim güllere benzer. Babam dülger olmuş tabutum düzer. Annem terzi olmuş kefenim biçer. Eşim deli olmuş gezer. Mezarımı kazın boylu boyunca. Yansınlar kardeşlerim bana kıyamet boyunca. Ağlaşmayın anneler talihsizmişim. Fani dünyada ömürsüzmüşüm.
  16. Telgrafın direkleri sayılmaz. Böyle civan teneşire koyulmaz. Benim yavrum baygın düşmüş ayılmaz. Ne deyip de ağlayayım bugün ben. Mezarımı yol üstüne kazsınlar. Üzerine al yeşili koysunlar. Gelen geçen nâ-muratmış desinler. Ne deyip de ağlayayım bugün ben. Telgrafın direkleri dört olur Sen ağlama yüreğime dert olur. Böyle yerler baykuşlara yar olur. Ne deyip de ağlayayım bugün ben.
  17. Yanar memleketim dağları, yanar altın sarısı bereketli toprağı! Yanar memleketimin ovaları. Yanar asırlık taş duvarları, Haramzadeler kurmuşlar, kanlı iktidarlarını. Edep, ar, örf, rafa kaldırılmış, yığınlar din ile kandırılmış. Her yanını çıyanlar yılanlar sarmış, başta bir Şahmeran, sürekli okur dudaktan rahman yanar memleketimin köyleri. Köylerinde yoksul evleri! „Han-ı Yağmacılar“ doldururlar, çuvallarını. Sararken yalancıktan türban torbasıyla başlarını. Yanar memleketimin şehirleri, sokak sokak. Satılırken payitaht parsel parsel, akmaz suları pür-i Arsel!

Nazlim

Universiteit Gent üniversitesinden 2003 yılında mezun oldum. İngilizce, Almanca ve Türkçe bilmekteyim. Çeşitli sitelerde yazılar yazarak başladığım gazetecilik serüvenini serbest gazeteci olarak devam ettirmekteyim. Okuyucuların dikkatini çekecek haberleri 2004 yılından beri Nazlim.NET sitesinde yazmaktayım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir