Cemal Süreya Sözleri
Bu sayfada
Cemal Süreya sözleri kısa ve uzun sayfamızda, sevda üzerine, aşk hakkında söylediği en güzel Cemal Süreya sözleri şiirleri resimli olarak burada yer alacaktır.
Özellikle şiirleri çok beğenilir ve hala dillerde dolanmaktadır ki onun gibisi çok zor gelir artık ülkemize diyebilirim. İlginç hayatı ve o dönemin zor koşullarında aşka sevdaya dair içinden geçenleri şiirlerine ve sözlerine yansıtmış kendi dönemine damga vurmuş birisidir.
Sırf arkadaşlarıyla girdiği iddia yüzünden soyadından bir ‘y’ harfini kaybetmiştir. Kaybederse soyadından bir ‘y’ harfini sildireceğini söyleyen Cemal Süreyya’nın adı Cemal Süreya şekline dönmüştür.
EN GÜZEL CEMAL SÜREYA SÖZLERİ
Seni soruyorlar öldü mü diyeyim yoksa dönecek mi? İkisi de imkansız değil mi? Çünkü biliyorum; asla geri dönmezsin ve biliyorsun; sen benim için asla ölmezsin!
Kimseyi suçlama, Suçlanacak biri varsa o da sensin. Sonuçta o sana küçük bir umut verdi, Sen ise ona her şeyini verdin.
Annem gözyaşları için ekmek kırıntısı gibi değerlidir derdi. Üstüne basıp geçenlerin çarpılışını görmek için bekliyorum seni.
Biliyorum sana giden yollar kapalı! Üstelik sende hiçbir zaman sevmedin beni. Ne kadar yakından ve arada uçurumlar, insanlar, evler aramızda duvarlar gibi.
Zaman lazım sadece, unutacaksın! Nasıl unuttuysan çocukluğunu, kırılan oyuncaklarını. Kırılan kalbini de öyle unutacaksın.
Sesinde ne var biliyor musun? Ev dağınıklığı… İki de bir elini başına götürüp, rüzgarda dağılan yalnızlığını düzeltiyorsun.
Önemli olan hastalıkta sağlıkta değil, yalnızlıkta yanımda olman.
Ne zaman bu şehirden kaçıp gitme isteği gelse, bir köşeye oturup geçmesini bekliyorum. Gidersem dönmem çünkü biliyorum…
Hayat benimse eğer kimse karışamaz ve biliyorum ki herkesle dost olunmaz. Aşka gelince bir kere sevdim işte, bir daha işim olmaz.
Bir kırıldık, daha da kırılırız. Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza
Bilirsin sigarayı da kalem tuttuğum gibi tutarım. Ondan tüter sevda sözleri.
Belki o her şeye değecek kadar değerli senin için; ama sen de, onun için kendini hiç edecek kadar değersiz değilsin.
Annem gözyaşları için ekmek kırıntısı gibi değerlidir derdi. Üstüne basıp geçenlerin çarpılışını görmek için bekliyorum seni.
Öyle yorgunsun ki gözlerinde bir avuç cam kırığı dizlerinde yüzyılların zincirleri var sanki. İkide bir elini başına götürüp rüzgarda dağılan yalnızlığını düzeltiyorsun.
Son kötü günleri yaşıyoruz belki. İlk güzel günleri de yaşarız belki. Kekre bir şey var bu havada. Geçmişle gelecek arasında. Acıyla sevinç arasında. Öfkeyle bağış arasında…
Sen asıl bunlara bak bunlar dudakların. Bunların konuşması olur öpmesi olur. Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde. Vapurdaydık vapur kıyıdan gidiyordu. Üç kulaç öteden İstanbul gidiyordu. Uzanmış seni usulca öpmüştüm. Hemen yanımızda balıklar gidiyordu.
Ne kadar silersen sil, ya yırtılır defterin ya da izi kalır cümlelerin.
Mutlu uyumak lazım azizim. Madem uyku yarı ölüm halidir, o halde mutlu ölmek lazım, her gece..
Aslında annem seni anlatır dururmuş çocukluğumda, her masala seni anlatarak başlarmış: “Bir varmış, bir yokmuş.”
Şimdi diyorum. Şimdi; bir deniz, denizde vapur, gökyüzünde martı, semaverde çay olmalı… Birde çaya yaren.
Yaşayanlar unutmuştu bizi. Biz öldüğümüzle kalmıştık…
Sen bakma benim bu kadar hüzünlü şeyler yazdığıma, ben çok gülerim. Ve gülerken hiç kimse yalan olduğunu anlayamaz.
Annem gözyaşları için ekmek kırıntısı gibi değerlidir derdi. Üstüne basıp geçenlerin çarpılışını görmek için bekliyorum seni.
İnsanın başına ne gelirse merakından gelir demiş eskiler. Baktım olmuyor. Ben seni merak edeyim, sen de geliver.
Belki de. Evet, belki de sen, hiç hak etmemiştin beni. Oysa ben; her halinle kabullenmişim seni.
Mutlu olmanın yolunu, karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk. Yanıldık! Çünkü ne kadar mutlu ettiysek, o kadar yalnız kaldık.
Seni soruyorlar. Öldü mü diyeyim yoksa dönecek mi? İkisi de imkansız değil mi? Çünkü biliyorum; asla geri dönmezsin ve biliyorsun, sen benim için asla ölmezsin!
Umut belki de gelecek sayfadadır. Kapatma kitabı.
Uçmak için kuş olmak gerekmiyor, küçük sevinçler olsun yeter.
Uğraşmayı bırak artık dünle ve dünündekilerle. Bir de hep yanında olanlarla yarına bakmayı dene.
Neden yorgunsun sorusuna cevap aramaktan ve bunu sormasınlar diye gülümsemekten yoruldum.
Bazen diyorum ki ne olacak söyle gitsin. Sonra diyorum söyleyince ne olacak sus bitsin.
Unutsun beni demişsin, bu bana imkânsız geliyor. Çünkü unutmam için önce seni hatırlamam gerekiyor.
Biz kırıldık daha da kırılırız. Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.
CEMAL SÜREYA AŞK SÖZLERİ – CEMAL SÜREYA SEVDA SÖZLERİ
Uzaktan seviyorum seni; kokunu alamadan, boynuna sarılamadan, yüzüne dokunamadan, sadece seviyorum.
Üzülme değmez sözünü duymaktan sıkıldım. Değmeyenlere zaten üzülmem. Üzüldüğüm şey; değmeyenlere yüreğimin değmiş olması.
Öyle bir seversin ki; daha eli eline değmeden, nazar değer..
Göğsünde kaybolurum hüzünlendiğim dakikalarda; çünkü senin omuzlarında ağlamanın deniz manzarası var.
Öyle güzel bakma bana; Allah(c.c) yarattı demem severim!
Sen; aklım ve kalbim arasında kalan, en güzel çaresizliğimsin.
Sert rüzgarlar karanlık geceleri severmiş ya, aynı ben seni öyle seviyorum.
Seni soruyorlar. Öldü mü diyeyim yoksa dönecek mi? İkisi de imkânsız değil mi? Çünkü biliyorum; asla geri dönmezsin ve biliyorsun; sen benim için asla ölmezsin!
Sen dedi; intihar gibisin. Hem herkes tarafından bir kez düşünülen hem de cesaret edilemeyen.
Sen bakma bu kadar hüzünlü şeyler yazdığıma, ben çok gülerim. Ve gülerken hiç kimse yalan olduğunu anlamaz.
Her gece onu düşünmekten saatim ilerlemez oldu. Kim sorsa saat kaç diye, cevabım hep aynı; o’na doğru.
Biz kırıldık daha da kırılırız. Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.
Ertesi gün sana kavuşmayacağım için, uyumadığım geceler var benim.
Ben ne kadar öbür çiçekleri denesem. Seninki gül oluyor aralarında.
Ne ikna edici bir intihar biçimidir; şimdi seninle göz göze gelmek.
Küçükken aldığım dışı güzel, içi hep çürük çıkan elmalı şekerler gibisin. Aranızdaki tek fark; O elmalı, sen ise el’malı.
Çok yoruldum sevgili; daha fazla yorma beni. Ben fazlasıyla ödedim zaten, uğrunda kaybettiklerimin bedelini.
Bir gün ayrıldık ve sevilmekten eskimiş bir renk gibi hissettim kendimi.
Aklıma bile gelmiyorsun artık, o kadar kalbimdesin ki!
Günlerce konuşmaz, yazmaz, aramaz, sormaz; sonra gelir bir ‘MERHABA’ der, yine o kazanır.
Küçük bir çocuğun yokuş aşağı koşması gibi seni düşünmek… Biraz heyecan, biraz da düşecekmiş korkusu…
Yaşamaz aşkı günübirlik, arar sevgide derinlik… Arar sevgide derinlik, edecek sana yarenlik…
Sen yeter ki içinden de olsa seni seviyorum de; benim kulaklarım çınlasın yeter.
Uğraşmayı bırak artık dünle ve dündekilerle. Bir de hep yanında olanlarla yarına bakmayı dene.
Bazen diyorum ki ne olacak söyle gitsin. Sonra diyorum söyleyince ne olacak sus bitsin.
Küçükken anneme mezarlıktan korkuyorum dediğimde “ölüden değil, diriden kork” demişti. Zamanla anladım ki annem yine haklıydı.
Aslında ayrılıklar değil de, gidenin sevmediği halde ‘ seviyorum ‘ demesi en çok koyuyor insana.
Unutsun beni demişsin, bu bana imkansız geliyor. Çünkü unutmam için önce seni hatırlamam gerekiyor.
Önce sevdiğiniz terk eder sizi, ardından uykunuz. Sonra ne sevdiğiniz geri gelir ne de uykunuz.
Acı çektikçe insan olgunlaşırmış. Yalan be! İlk önce kalbin kırılır, sonra çürümeye başlarsın.
Birer birer, seve seve çıktığım aşk basamaklarını; onar onar, söve söve iniyorum şimdi!
Öyle sevdim ki seni, öylesine sensin ki! Kuşlar gibi cıvıldar tattırdığın acılar.
Sana rastladığım gün susuzdum, yalnızdım bir çırpıda içtim gözlerini.
Keşke birini tam kaybetmeden, ona olan tüm sevgimizi haykırabilsek.
Doğru yerde yanlış kişi olmadık ama yine de sevilmedik. Anladım ki; yanlış yerde, doğru kişi olduğumuz için terk edildik.
Öyle uzaktan seviyorum seni, yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden, en çılgın kahkahalarına ortak olmadan, en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan. Öyle uzaktan seviyorum seni.
Zaman lazım sadece, unutacaksın! Nasıl unuttuysan çocukluğunu, kırılan oyuncaklarını. Kırılan kalbini de öyle unutacaksın.
Ertesi gün sana kavuşmayacağım için uyumadığım geceler var benim.
Ki ben; senin ilkokul yıllarında durmadan yere düşürdüğün kurşun kalem gibiyim. Dışı sapasağlam, içi paramparça.
Ne ikna edici bir intihar biçimidir; şimdi seninle göz göze gelmek.
Denir ya aşk iki kişilik, yalan! Aşk bile bile delilik. Bir de hayat müşterektir, denir. Bu da yalan çünkü aşk acısı hep tek kişilik.
Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık “sevda” da boğulur.
Üşüyor musun? Üzülme be! Gel yanıma. O kadar yaktın ki canımı; ısınırsın. Üşümezsin bir daha.
Önce sevdiğiniz terk eder sizi, ardından uykunuz. Sonra ne sevdiğiniz geri gelir ne de uykunuz.
Ben nerde bir çift göz gördümse tuttum onu güzelce sana tamamladım.
Annesinden dayak yediği halde, yine ‘anne’ diye ağlayan bir çocuktur aşk.
Birer birer, seve seve çıktığım aşk basamaklarını; onar onar, söve söve iniyorum şimdi!
Bir gün ayrıldık ve sevilmekten eskimiş bir renk gibi hissettim kendimi.
Parkta salıncak sırası bekleyen çocuk gibi sevdim seni. Biraz heyecan, birazda salıncağı başkası kapacak korkusu işte.
Silinmez anlar vardır, karşı konmaz özlemler.
Bazen sadece yorgun oluyor insan. Ne küs, ne yalnız, ne de aşık…
Eksikliğe mi alışmışız mutsuzluğa mı yoksa.
Sana bir kere baksam ikinin hatırı kalıyordu. İki kere bakayım desem üçün boynu bükük.
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek.
Herkes az buçuk sarhoş, herkes bir şeyler söylüyor ama yalnız ikimizin sözcükleri sarmaş dolaş.
Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı.
Rastgele yürürken, aklına geleyim; sızlasın için…”
Bir daldır uykusuzluk, sallanır sürekli gecede.
Baktım bir şarkı almış gidiyor dudaklarımı. Gölgemi gördüm de yerde, seni hatırladım.
“Seni Seviyorum”dan daha özel bir cümle de var: Sana güveniyorum. Çünkü herkes herkesi sevebiliyor ama herkese güvenemiyor.
Biliyorsun ben hangi şehirdeysem yalnızlığın başkenti orası.
Hayatımda ilk kez birisi bana ‘Kendine çok dikkat et.’ dedi sadece. Anlamış onun kalbini taşıdığımı herhalde.
Ne demiş uçurumda açan çiçek: Yurdumsun ey uçurum.
Peki ya sizin hiç fotoğrafını açıp yüzünün en ince ayrıntısına kadar, incelediğiniz biri oldu mu?..
Akla gelen, başa gelir diyorlar ya, yalan! öyle olsa, milyonlarca sen düşerdi başıma.
Baktım sana kızgın değilim, kırgın değilim, dargın değilim… Kısacası artık ben sana “hiçbir şey” değilim..
Çocuk olsam yeniden, bir tek düştüğüm için acısa içim ve kalbim; çok koştuğum zaman çarpsa sadece.
Nasıl olsa bir gün, döneriz bu yollardan geri. Senin bir elinde mendil, öbüründe kuş sesleri.
Çık gel bir kez daha yıkıntılardan, çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat.
Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz.
Arada bir ağlamak için onu kocaman ellerimle sevdim.
İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman ancak parmak uçlarıyla değebilen iki kol.
Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin.
Yüzüm kime dönük olursa olsun yüreğim hep sana dönük olacak…
Şu senin bulutsu sesin var ya, uçtan uca ters yüz ediyor geceyi.
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm. Yalnız seni, yalnız senin gözlerini.
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın…
Sesinde ne var biliyor musun, söyleyemediğin sözcükler var.
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin.
CEMAL SÜREYA ŞİİRLERİ
Sevgilim Ben Şimdi Şiiri
Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
Elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
”Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz”.
Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere
O gülün yüzü gülmüyor sensiz
Üvercinka’dan Yazmam Daha Aşk Şiiri
Oydu bir bakışta tanıdım onu
Kuşlar bakımından uçarı
Çocuk tutumuyla beklenmedik
Uzatmış ay aydınlık karanlığıma
Nerden uzatmışsa tenha boynunu
Dünyanın en güzel kadını oydu
Saçlarını tarasa baştan başa Rumeli
Otursa ama hiç oturmaz ki
Kan kadını rüzgardı atların
Hep andım ne yaşanır olduğunu
En çok neresi mi ağzıydı elbet
Bütün duyarlıklara ayarlı
Öpüşlerin türlüsünden elhamra
Sınırsız denizinde çarşafların
Bir gider bir gelirdi işlek ağzı
Ah şimdi benim gözlerim
Bir ağlamaktır tutturmuş gidiyor
Bir kadın gömleği üstümde
Günün maviliği ondan
Gecenin horozu ondan
Üvercinka’dan Sizin Hiç Babanız Öldü Mü? Şiiri
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Söylemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
Gül
Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin
Ellerini alıyorum sabaha kadar seviyorum
Ellerini beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum
İstasyonda tiren oluyor biraz
Ben bazan istasyonu bulamayan bir adamım
Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum
Her nasılsa sokağa düşmüş
Kolumu kanadımı kırıyorum
Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı
Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene
Dalga
Bulutu kestiler bulut üç parça
Kanım yere aktı bulut üç parça
İki gemiciyken Van Gogh’dan aşırılmış
Bir kadının yüzü ha ha ha.
Bir kadının yüzü avucum kadar
İki gözümle gördüm vallahi billahi
Yıldızlar vardı kafayı çekmiştim
Bu kimin meyhanesi ha ha ha
Bu Ali’nin meyhanesi bu da masa
Bu iki kimse için gezdirmiyorum
Bir kere asılmıştım çocukluğumda
Direkler gemideydi ha ha ha
İki gemiciyken Van Gogh’dan aşırılmış
Bir kadının yüzü kaçıyordu yetişemedim
Ben ömrümde aşk nedir bilmedim
Süheyla’yı saymazsak ha ha ha