Erkekler Nasıl Kadınla Evlenmek İster Erkekler Nasıl Kadınlarla Evlenmek İsterler Erkeklerin Evlenmek istediği Kadın Tipleri ve özellikleri
Kadınlar nasıl bir erkekle, erkekler nasıl bir kadınla evlenmek ister?
Uzm. Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul: Kadınlar evlenecekleri erkeklere erkeklerin evlenecekleri kadınlar konusunda olduğundan çok daha seçici bakmaktadırlar. Erkeklerde aradıkları özelliklerin başında güven duygusu gelmektedir. Her şeyden önce evlenmek istedikleri erkeğe güven duymak istemektedirler ki bu kimi zaman sevgiden önce gelmektedir. Evlenecekleri erkek onu sahiplenmeli, ufak zorluklarda çekip gitmemeli, sorunların altında ezilmemelidir. Güven duygusu gerek ekonomik gerekse sosyal konularda önemli olup, ekonomik sıkıntı çekmiyeceği bir evlilik yaşantısı yanında sosyal ilişkilerde ve aile içi ilişkilerde eşinin kendisine destek olmasını onun zor zamanlarında kendisine destek olmasını istemektedir. Kendisi ile barışık özgüven duygusu olan bir erkek bu güven duygusunu sağlayabilecektir.
Eğitimli ve görgülü olup kendisini sosyal ortamlarda mahçup etmeyecek, yaptığı esprilerle kendisini güldürebilecek, sahip olduğu için diğer kadınları kıskandırabileceği bir erkek olmalıdır . Ancak bu erkek her şeyi yerinde yaşamalıdır. Kendisini sahiplenecek kadar kıskanç olmalı ama bir yere gittiğinde sorun çıkarmayacak kadar anlayışlı olabilmeli, kıskançlık krizlerine girmemelidir. Arkadaşları ile olan ilişkilerine saygı gösterebilmeli onunla birlikte sosyal ortamlara girip kendisini taşıyabilmelidir. Kendisini rahat geçindirecek kadar yüksek bir ekonomik düzeye sahip olmalı, alışverişine karışıp cimrilik etmemelidir. Evde oturmayı sevse bile eşi ile birlikte sosyal ortamlara katılmaya itiraz etmemeli, ben yorgunum diyerek hafta sonlarını evde yatarak geçirmemelidir. Eşinin ailesi ile o istediği kadar sık görüşmeli ama kendi ailesi ile mümkün olduğunca yan yana getirmemeli, geliyorlarsa da arada dengeyi iyi sağlayabilmelidir. Yakışıklı olmasa da çirkin olmamalı en azından bakımlı olup temiz, özenli giyinebilmeli, eşini yanında olmaktan dolayı utandırmamalıdır.
Kendisini sevip beğendiğini sıkça dile getirmeli mümkün olduğunca eleştirmemeli, gerekirse beyaz yalanlara başvurarak kendisini iyi ve güzel hissetmesine yardımcı olabilmelidir. Küçük süprizlerle ilişkiyi sıcak tutabilmeli, evlendim artık nasıl olsa cebimde düşüncesi ile bakmayacak bir kişi olmalıdır. Sonuçta evlenmek istediği erkeğin buna değecek bir erkek olduğuna inanmalı, evlenirsem mutsuz olur muyum düşüncelerinin aklını kemirmeyeceği özelliklere sahip olmalıdır.
Erkekler evlilik konusunda kadınlara göre daha az seçici olup sevdiği kadınla büyük sorunlar yaşamıyor, evlenmelerine çok büyük engeller çıkmıyorsa evlenmek için çok fazla düşünmemekte, ince eleyip sık dokumamaktadır. Sadece sevgisinin evlilik için yeterli olduğuna inanmaktadır. Daha ince planda ise kendisini iyi hissettiren, ona değer veren, sahiplenen, çok fazla huysuzluk etmeyen, kıskansa bile yaşantısına müdahale etmeyen bir kadınla evlenmek istemektedir. Arkadaşlarına çok karışmayan, kızdığı zaman büyük sinir krizleri geçirmeyen, mümkün olduğunca huzurunu bozmayacak bir eş ideal eş kavramına uymaktadır. Ne kadar modern yetişirse yetişsin ev işlerini eşine yardım olarak görmek istemekte bu nedenle de çalışsa bile ev işlerini üstlenecek, yemekti, bulaşıktı, çamaşırdı sorun çıkarmadan sahiplenecek ama aynı zamanda bakımlı, kendisine özen gösteren, bir kadın olmasını arzu etmektedir.
“Erkekler sevdiği kadınla evlenir, kadınlar evlendiği erkeği sever “sözünün kadınların evlenmeden önce ki titizliğini açıklarken, erkeklerin daha az düşünmesinin nedenini de izah ediyor diye düşünüyorum.
Flört döneminde çiftler birbirini iyi tanıyabilir mi?
Uzm. Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul: Flört dönemi gençlerin birbirleirni tanıma dönemi olarak nitelendirilmesine karşın bu dönemde birbirlerini tanıdıklarını söylemek çok gerçekçi değildir. 6-7 sene çıktıkları halde evliliklerinin ilk 1 ayında kavga etmeye başlayan çiftler bunun en iyi göstergelerinden biridir.
Çiftlerin flört döneminde birbirlerini tanıyamamalarının nedeni birbirlerini tam olarak tanıyacak ortamlarda bulunmamalarıdır. Birbirleri ile kavga etseler bile eve gidip birbirlerini özleyip unuttukları halde bir arada oldukları zaman böyle bir imkan olmayıp burun buruna oldukları için benim sevdiğim insan bu muymuş hiç ama hiç tanımamışım diyerek hayret etmektedirler. Flört döneminde tartışmayalar evliliklerinde tartışabildikleri halde flört döneminde kavgalar eden çiftler evlendiklerinde kendilerini çok daha büyük kavgaların içinde bulabilmektedirler. Bu nedenle flört dönemi tamamen değilse bile çiftlerin bir arada neler yapabildiklerini, tartışmalar karşısına ki tutum ve davranışları öğrenmeleri ile bir fırsat olabilmektedir. Ancak bu fırsatın doğru değerlendirilmesini engelleyen en önemli etken her iki tarafında birbirlerine açık ve net davranmamaları ve kendilerini farklı olarak yansıtmalarıdır. Örneğin çok sinirlendiği bir olaya sırf karşında kini kaybetmemek için fazla tepki vermeyen taraflar evlendikleri zaman tüm bu zamanların acısını çıkarmakta nasıl olsa artık evlendik diyerek dilediklerince huysuzluk yapabilmektedirler. Bu yüzden insanların tartıştıkları zaman verdikleri tepkiler onların birbirlerini iyi tanımalarına yol açacağı halde tepkilerini saklamaları sonucunda kendilerini kandırmaktadırlar.
Son zamanlarda moda deyimiyle evlilik öncesi beraberlikleri yaşayan çiftler bu dönemde birbirlerini tanıdıklarını iddia etseler bile bu da yeterince birbirlerini tanımalarına yardımcı olmamaktadır. Bunun nedeni bir arada yaşasalar bile gene de sorun çıkaracak söz ve davranışlardan uzak durmaları yada bunlar olduğu zaman alttan alarak düzelme yoluna gitmeleridir. Aralarında cinsellik yaşansa bile evlilik öncesi yaşanan cinsellikler evlilikte yaşanan cinselliğin ve tarafların birbirlerine karşı duydukları istek evlendikten sonra değişmekte deyim yerindeyse evlilik cinselliği öldürmektedir.
Flört döneminde çiftler arkadaşları ile birlikte zaman geçirdikleri için birbirlerini yiyecek çok fazla zamanları olmamakta, birlikte yada ayrı ayrı zaman geçirmeleri nedeniyle yaşantılarında birbirlerini çok fazla tüketmemektedirler. Ancak beraberlikleri artıp diğer insanlardan birbirlerini çektikleri zaman karşılıklı olarak beklentilerine cevap verememekte ve daha sık kavga eder hale gelmektedirler.
Sonuçta flört dönemi istediği kadar uzun sürsün istediği kadar yoğunluğu fazla olsun gene de çiftlerin birbirlerini tanımaları tam anlamıyla mümkün olmamaktadır. Bunu sağlamanın yolu birbirlerine açık olmaları, öfkelerini ertelememeleri ve karşılıklı olarak oturup konuşabilmeleridir. Böyle olduğunda flört dönemi çiftlerin birbirlerini tanıdıkları sağlıklı bir dönem olarak karşımıza çıkacaktır.
Flört ile nişanlılık döneminde ne gibi farklar vardır?
Uzm. Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul: Flört ile nişanlılık dönemi arasında ki temel fark nişanlılığın artık toplum tarafından resmiyet kazanması ve evliliğe giden yolda bir adım atılmasıdır. Flört döneminde birbirlerinin ailelerine karşı çok fazla sorumluluk taşımayan çiftler nişan dönemi ile birlikte aileleri de işin içine almakta ve o zamana kadar olmayan bir takım problemler ortaya çıkmaktadır. Rahat rahat sağa sola giden, gezen birlikte vakit geçiren çiftler nişanlılık dönemi ile birlikte daha sıkı bir kontrol altına alınmakta ilişkileri ailelerin ve çevrelerinin gözünde resmiyet kazanmaktadır. Öyle ki artık birbirleri dışında nişanlısının ailesi ile de karşı karşıya gelmekte onların beğenisini kazanmak zorunda hissetmekte ve onların onayını alamadığı zaman ilişkilerinin geleceği olmayabilmektedir.
Flört dönemine kadar kendileri de evliliğin ciddiyetini düşünmedikleri halde nişan ile birlikte evlilik süreci de başlamakta her iki tarafta artık bu beraberliğin sonucunun evliliğe gitmesi nedeniyle ilişkilerini farklı bir gözle değerlendirmektedir. Örneğin işleri yok para kazanamıyorlarsa bu ciddi bir sorun olup evlilik sürecini uzatmakta, aralarında problemler varsa bunları gözden geçirip ilerde anlaşabilirmiyiz diye endişelenmekte kimi zaman korkup vazgeçebilmektedirler.
Flört ile nişan arasında ki temel farklardan bir taneside flörtten ayrılmak çok problem olmasa bile birkaç nişanlıdan ayrılan bir kişinin tekrar ciddi bir ilişki kurması zorlaşmaktadır. Buda evlilik öncesi özellikle bayanlarda büyük bir gerginlik yaratmakta “ya mutsuz bir evlilik yaparsam “ düşüncesi ile kararsızlık yaşamalarına neden olmaktadır. Evlilik öncesi yapamayacağını düşünen nişanı atmak isteyenler çevrelerinin ve özellikle ailelerinin çok büyük itirazı ile karşılaşmakta “ ele güne rezil oluruz, onlara karşı ne deriz” düşünceleri ile nişanlılıkları mutsuz olsa bile nişan atmak çok zorlaşmaktadır. Buna karşın flört döneminde bu kadar büyük sorun yaşamamakta buna karşın o döneminde sıkıntısı çiftlerin kendilerini ilişki ile ilişkili olarak garantide hissetmemeleridir. Ciddi bir şey düşünmüyor o yüzden nişan yapmıyor diye düşündükleri için sevdikleri insana karşı güvensizlik duymaktadırlar.
Sonuç olarak nişanı flört ile evlilik arasında bir geçiş dönemi saymak bu durumun farklılıkları ortaya çıkardığını söylemek mümkündür .
Evlendikten sonra eşinizi değiştirmeniz mümkün mü?
Uzm. Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul: Evlendikten sonra insanın eşini değiştirmesi onun değişme isteği ve değişebilmek kapasitesine bağlıdır. Çok sevdiğim bir söz var “ yaşamda değiştirebileceğimiz yegane kişi kendimiziz “. Gerçekten de insanın başka bir insanı hele hele o istemiyorsa değiştirebilmesi mümkün değildir. En doğru davranış varolan haliyle mutlu olabileceğimiz insanı seçmek ve onunla evlenebilmektir. Genellikle hanımlar genel konularda kafasına yatan bir erkekle evlendiğinde onu değiştirebileceğini ve istediği gibi davranmasını sağlayacağını düşünmekte ve evlendiği zaman ertesi gün bu iş için kolları sıvamaktadır. Erkekler hanımlar kadar olmasa da onlarda kadınları değiştirmek istemekte evlenmeden önce sorun olmayan konuları sorun olarak getirmeye başlayıp eşinin bu davranışlarını değiştirmesini istemektedir.
Evlendikten sonra eşi değiştirmeye çalışmanın başlıca iki nedeni vardır. Birincisi evliliklte yaşanan sıkıntılarla ilgili olup eğer evlilik içinde ahenk bozuluyor eşler birbirinin olumsuzluklarını görüyor ve bunlar gözüne batıyorsa onu değiştirme çabası içine girmeleridir. Evlenmeden önce birbirlerinin güzel taraflarını gören, olumsuzluklarını fark etmeyen çiftler evlenip cicim ayları geçtikten sonra tartışmalar yaşıyorlarsa gözleri açılmakta ve eşlerinin davranışlarından rahatsız olmaya başlamaktadırlar. Arkadaşları ile görüşmesinden rahatsız olup onlarla görüşmesini kısıtlamaya çalışmakta, ailesine sık sık gelip gitmesini istememekte, giyimiydi kuşamıydı derken bir çok konuda onu eleştirmekte ve değişmesini istemektedir. İkinci önemli konu ise evlenmeden önce nasıl olsa bunlar sorun değil ben onu seviyorum bu davranışlarını değiştirmesi için evlendikten sonra ısrar ederim şimdi kötü olmayalım düşüncesidir. Bu düşünce de olan eşlere niçin böyle yaptıkları sorulduğunda çoğunlukla verdikleri cevap “evlendikten sonra kendiliğinden değişir zannettim” cevabıdır.
İnsanı değiştirmek çok zor hele hele evlilikte problemler var ve her şey tartışma konusu oluyorsa bu daha da zor olmakta kimi zaman eşler birbirlerine inat değişmesi istenen davranışı daha da sahiplenmektedir. Bu durum birbirlerine olan olumsuz duygularından kaynaklanmaktadır. Birbirlerini seven, evlilikleri iyi giden çiftler birbirlerinin hatırına davranışlarını değiştirmeyi kabullenmekte, eşinin istediği yönde davranışlarını değiştirebilmektedir. Ancak unutulmaması gereken konu değiştiğimizde biz ne kadar biziz. Eşimizin hoşuna gitse bile kişiliğimizi değiştirecek değişimler bir süre sonra eskiye dönebilmekte, eskisinden daha da çok sahiplenebilinmektedir.
Eşimizi değiştirmek yerine onu öylece kabul etmek yapmamız gereken en iyi davranıştır. Davranışlarından çok çok rahatsız oluyorsak bunu kendisinden talep edebilir ama eğer değişmiyor yada değişemiyorsa onu değiştirmeye çalışmak yerine görmezlikten gelmek evliliğimizi daha sağlıklı hale getirecektir.
Kurbağa damat mı prens damat mı demişsiniz. Bunu açıklar mısınız?
Uzm. Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul: Erkekler evlenip sihir bozuluncaya kadar kadınlar için prenstir. En azından buna inanmakta ve onu gözlerine büyütmektedirler. Ancak evlilik ilerleyip kötü yanlarını gördükçe evlendikleri prensin kurbağaya dönüştüğünü görmektedirler. Tabii ki her prensin kurbağaya dönüştüğünü söylemek mümkün değildir. Asıl yapısı kurbağa olan ama kendisini farklı gösterip kötü yönlerini saklayan, evlendikten sonra nasıl olsa artık evliyiz bundan sonra istediğimi rahat rahat yaparım diyen erkekler süratle kurbağaya dönüşmekte eşleri bu kurbağayı içlerine sinerek öpememektedir.
Prenslerin kurbağaya dönüşmesi iki şekilde olmaktadır. birincisi kurbağa iken aşkın sihir ile prense dönmüş olmaları ve aşkın sihiri geçince eskiye dönmeleri, ikincisi ise gerçekten prens oldukları halde evlilikte sıkıntılar ve tartışmalar başlayınca yavaş yavaş kurbağaya dönüşerek çirkinleşmekte yada eşinin gözünde artık kurbağaya benzemektedir. Her iki durumda da artık geri prens haline dönmeleri zor olmaktadır. Eskiden kurbağa olan eşler normalde kurbağa yaşantılarını sürdürdükleri halde kendilerini seven kadının gözünde beyaz atlı prens olarak gözükmekte yada kendi kişiliklerini saklayıp prens görüntüsü vermektedirler. Her iki durumda da gerçeğin ortaya çıkması çok uzun sürmemektedir. Bunun tam tersi iyi bir prensin kötü bir kurbağaya dönüşmesi daha yavaş olmaktadır. önemli olan bu değişime eşin katkısının ne düzeyde olduğudur. Sahiden var olan durumu ile onu sevmiş ama evlendikten sonra pişman olmuşsa artık ne yaparsa yapsın gözüne iyi görünmemektedir. Bu durumu evlendikten bir ay sonra kavga etmeye başlayan çiftlerde gözlemekteyiz. Ben bu insanı nasıl sevdim diye düşündüğümüzde, bu yönlerini nasıl görmedim dediğimizde artık iş işten geçmiş olmaktadır. Boşanma yolu her zaman açık olmasına karşın insanın ömründe on kere boşanma şansı olmamakta bu yüzden evlilikte hayal kırıklığının boyutları gerçekten büyük olmaktadır.
Kadınlar bekledikleri ve sonunda bulduklarını düşünerek evlendikleri beyaz atlı prensin kurbağaya dönüşmesini istemiyorlarsa evlenmeden önce çok ama çok iyi düşünerek tercih yapmalı, aşkın gözü kör edeceğini düşünerek ailesinin ve arkadaşlarının fikrini iyice almalı ola ki yanıldıysa da sürdürülebilir bir evlilik yaşamını sürdürmelidirler. Yoksa bir ömür boyu yataklarında ıslak bir kurbağa ile yaşayıp ona sarılıp uyumak çok kolay bir şey olmasa gerek.
Evlilikte mutluluğun sırrı nedir?
Uzm. Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul: Evlenene kadar gözünüzü dört açın, evlendikten sonra ise sımsıkı kapayın. Bunu yaparsanız evlilikte mutlu olursunuz. Tabii ki bu durum yeni evlenecekler için geçerli olup daha önce evlenmiş olanların gözlerini sımsıkı yummaları daha doğru bir davranış olacaktır. Evlilik için imza atarken çiftler neye imza attıklarını bilseler on milyon kere daha düşünürler. Ama maalesef çok büyük bir çoğunluk evlilik için sevmenin yeterli olduğunu nasıl olsa sevgilerinin zorlukları aşacağına inanarak evlenmekte ama daha sonra pişman olmaktadır. Sevgi ilişkiyi başlatır ama sürdüremez. İki kişinin arasında zorluklar fazla ve bu zorluklar nedeniyle tartışmalar çoksa bir süre sonra tartışmaların sayısı ve süresi uzamakta güzel geçirilen zamanların sayı ve süresi azalmaktadır.
Evlilikte mutluluk ilk başta eş seçimiyle başlamakta eğer doğru eş seçtiysek arada ufak tefek pürüzler dışında çok büyümeyen sorunlar ile gidebilmekte ancak huysuz ve kıskanç bir eş seçtiysek o zaman bu giderek artan sorunları getirmektedir. Eş seçiminde ailemizin fikrini almak onların karşı çıktıkları durumda bunun nedenlerini iyi düşünmek, karşı çıkmaları geçerli sebeplere dayanıyorsa evlenmeden önce iki kere daha düşünmek gerekir. İnsan hata yapabilir ama hatayı sürdürmemek sevdiğimiz insan ile anlaşamıyorsak evlenince geçer diye düşünmemek gerekir. Evlenmeden önce başlayan tartışmalar evlilikte artmakta hiç tartışma yoksa ufak tefek anlaşmazlıklar ile durum atlatılabilinmektedir. Bu nedenle sorunlar var sık sık tartışıyorsak evlenmeden önce on kere daha düşünmeliyiz.
Evlendikten sonra mutluluğu yakalamak için her şeyi duyup görmemek gerekir. Her olumsuzluğa parmak basıyor, eşimizi sık sık tenkit ediyor, yaptıklarını beğenmiyor, bunu başka insanlara söylüyor, ufacık konuları büyüterek sorunları içinden çıkılmaz hale getiriyorsak birbimizi ne kadar seversek sevelim evlilik giderek her iki taraf içinde katlanılması zor bir yaşantı haline gelecektir. Kendimiz ne kadar mükemmelsek eşimizin de ancak o kadar mükemmel olacağını unutmamalı, bizim hatalarımız olduğu kadar eşimizinde hatalarının olabileceğini göz ardı etmemeliyiz. Daha çok şeyler beklemenin sadece mutsuzluğumuzu arttıracağını onu var olan durumuyla kabul etmenin ilişkiyi daha iyiye götüreceğini hatırlamalıyız. O bunu yaptı ben şunu yapayım diyerek alttan almamak belki bizi mutlu edecek ama sorunları kan davasına döndürecektir. Tartışmalarda eski defterleri açmamak, olayı mümkün olduğunca duygusal boyutun dışına çekmek örneğin bize söylediği bir sözü beğenmediysek hemen öfkelenip kızıp büyük tepkiler vermek yerine bir gün boyunca öfkemizin geçmesini bekleyip ertesi gün düşündüklerimizi söylemek çok daha yapıcı olacaktır. aynı durum aileler ile ilişkili sorunlarda da aynı şekilde ele alınmalı birbirimizin ailesi hakkında ileri geri laflar söylemekten kaçınmalıyız. Eşimize söylediklerimizin bomerang gibi gelip bizi bulacağını ve olumsuz konuşmaların evliliğe yarar yerine zarar getireceğini bilmeliyiz.
Sonuçta evlilikte mutlu olmak istiyorsak önce karşı tarafı mutlu etmemiz gerekir. Tenkitlerden kaçınmak, her şeye parmak basmamak, her olumsuzluğu görüp duymamak ama bunun tam tersi olumlu her şeyi vurgulamak bizi ve eşimizi mutlu edecektir.
Çiftler aile büyükleriyle sorunlar yaşıyorsa bunu nasıl çözmeliler? Aile mi eş mi önceliklidir?
Uzm. Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul: Evlilikte en büyük problem aile ile yaşanan ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Ailelerin evliliğe müdahale etmeleri yada çiftlerin ailelerini evliliklerinin içine dahil etmeleri sonuçta aileler nedeniyle tartışmalar yaşanmasına neden olmaktadır. Evlenmeden önce bizlere bağımlı olarak yetiştirdiğimiz çocuklarımız evlendiklerinde de bu bağımlılıklarını sürdürmeleri nedeniyle aileleri ile ilişkileri çok yoğun olarak yaşanmakta aileler eve alanacak koltuktan, evlilik öncesi ve sonrasında el öpmeye gidilecek yerlere kadar bir çok konunun belirleyicisi olmak istemekte hatta olmaktadır. Bu ise çiftin arasında gerginliklere yol açmaktadır.
Eşlerin ailelerinin kendileri hakkında söyledikleri sözlerde sorunlar yaratmakta senin ailen şöyle dedi yok senin ailen asıl böyle söyledi şeklinde ki tartışmalar giderek büyümekte bu aileler ile küslüğe kadar varabilmektedir. Küslüğe kadar gitmese bile karşı tarafın ailesine karşı duyulan sinir ve öfke farklı yerlerden çıkabilmekte, onlara gitmek ve görüşülmek istenmediği gibi varsa çocukları da yollamayarak bir tür cezalandırmaya varabilmektedir. Bu durum ailesine tavır alan kişinin eşine öfke yöneltmesine onun da eşinin ailesine arasında bir sorun yoksa bile tavır almasına kadar gidebilmektedir.
Eşlerin aile büyükleriyle sorun yaşamamak için evliliğin başından itibaren onları hayatlarına çok fazla sokmamaları gerekir. Herkes kendi ailesini uzak tutma görevini yerine getirirse bu durum tatsızlık yaşanmadan atlatılır. Ama bunun yerine çok görüldüğü şekilde “ ne yapayım koca insanlar bir şey diyemiyorum, Bir şey söyleyince kırılıyorlar diyerek onların dediklerini eve yansıtıyorlarsa o zaman sorunlar büyümektedir. Ailemiz hata yapabilir olmadık şeyler söyleyebilir ama biz onların bu söyledikleri karşısında eşimizin yanındaysak ona destek olur söz söyletmez yada söz söyleseler bile eşimize onları savunmaz yanlış yaptıklarını söylersek bu da sorunların büyümesini engelleyecek tartışma zeminini ortadan kaldıracaktır. Bunu yapabilmenin en iyi yolu da eşimizi ailemizle çok sık olarak bir araya getirmemek sorunlar varsa o zaman birlikte gidip birlikte gelerek biz yokken ona bir şey söylemelerinin ve onunda olmadık bir cevap vererek ortalığı daha fazla germesini engellemektir. Bunu yapmadığımızda işler bir anda çığırından çıkabilecek ve ortaya çıkan kırgınlıklar, söylenen sözler geri dönülmesi zor bir yere gelmemize neden olacaktır.
Biz özen gösterdiğimiz halde eşimiz özen göstermiyor ailesinin söylediklerini eve yansıtıyor, evi idare etmelerine zemin hazırlıyor ve biz çeşitli kereler söylediğimiz halde bizi dinlemiyor bildiğini okuyorsa o zaman yapmamız gereken en önemli iş ilişkilerimizi biraz yavaşlatmak, onlara belli bir mesafede durmak, iyi olmuyorsakta çok kötü olmamaktır. Daha az gidip gelmek, daha az aramak , aradıklarından çok yakın olmamak yapılabilecek en iyi davranış modeli olacaktır. Bütün bunlarda işe yaramıyorsa eşimizle konuşup gidip gelmemek yada görüşmemek başvurabileceğimiz en son çare olacaktır. Burada unutmamamız gereken en önemli durum eşimize çok laf etmemek ve ailesi yüzünden onunla kötü olmamaktır.
Aileler ile tartışmalar çıktığında öncelikle eşimizin yanında olmalı haklı bulmasak bile ailemizle karşı karşıya getirmemeli ve onu dinleyerek nelere sinirlendiğini nelere kızdığını anlamalı mümkün olduğu kadar bu durumların yaşanmasını engellemeliyiz. Bir tarafta ailemiz bir tarafta eşimizin olması bizi çaresiz bırakabilir ama yapılacak en iyi şey eşimizle birbirimize destek olarak evlilik hayatını korumak ama bu arada bizi dinlemeseler bile ailemizle en azından kötü olmamaktır.