Bu yaşıma kadar evlenmemiş birisi olarak söyleyeyim bence bekarlık ama evliliğin de düzel yanları var. Mesela çocuk arkadaşlar, dünyanın en güzel şeyi. Hayatın belli bir süre ki bu süre bence erkeklerde 3 yada 4 sene düzene girmesi, daha sonra bayanlar için bizim toplumumuzda belli bir yaştan sonra bir bayanın babasının evinde durması yük olarak bakıldığı için o yükten kurtulmak diyebiliriz.
Ya aslında ben ne yazsam boş siz bence uzmanların evlilik mi rahat bekarlık mı yada hangisi daha güzel sorularına verdiği cevaplar ile yazımızı okuyarak ilgilenin arkadaşlar.
Postmodern zamanların çok kullanılan tabiri bu. Hangi mankene, sosyete güzeline, sanatçı diye ortaya çıkarılana mikrofon uzatılıp da bilmem kimle olan ilişkisi sorulduğunda; “seviyeli bir birliktelik” yaşadıklarını söylüyor. Hemen arkadan gelen “Evlenmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna da genelde gizli bir tepki içinde: “Hayır düşünmüyoruz. Çok sağlıklı ve düzeyli bir ilişkimiz var. Bozulmasını istemiyoruz” diye cevap veriyorlar.
Medyanın baş aktörlerine yıllardır beraber yaşadığınız arkadaşınız ile evlilik hazırlıkları yaptıklarına dair çıkan haberlere ateş püskürerek karşı çıkıyor: “Ne ben, ne o evliliği kesinlikle düşünmüyoruz?” Neden malum; seviyeli birliktelik!..
Tek eşlilik, çok eşlilik tartışmalarının yapıldığı günümüz Türkiyesin de medya da bu seviyeli birliktelikleri(!) sık sık gündeme getirdikçe, hatta sanki destekler bir tutum takındıkça haliyle gençlerin kafası karışıyor.
Evlilik mi? Birliktelik mi?
Genç ruhların özgürlük düşkünlüğü, postmodern zamanların marjinal örnekleriyle birleşince eğilim, haliyle ‘seviyeli birliktelik’ten yana ağır basıyor. Öteki Türkiye’nin Fatmanımı, çocuklarının telli duvaklı mürüvvetini görmeyi hayal ederken onlar, beriki Türkiye’deki zengin akranlarıyla için için seviyeli birlikteliklerin düşünü kuruyorlar. Şöyle iyi bir iş bulup (özellikle şarkıcılık gibi, dansözlük gibi) iktisadi bağımsızlık elde edildi mi, gelsin seviyeli birliktelikler… Dikkat ederseniz, her yeni yetme kızda alabildiğine bir rejim düşkünlüğü, dal gibi bir manken havasına girme telaşı… Oğlanlarda kısa yoldan köşeyi dönme, sonsuz bir özgürlük ve sorumsuzluk tavrı içinde hayatını yaşama, arı gibi her çiçeğe konma eğilimi… Artık onlara aile kurmak, kendilerine sınır koymak, sıkıntıya girmek, yüzgöz olmakla eş anlamlı hale geliyor. Aile, düzenmiş, evlilik kutsalmış, umurlarında olmuyor. Hele hele medyada sık sık karşılarına çıkan aile dramları, yakılan veya öldürülen eşler, aile baskılarının sebep olduğu facialar, aldatma, aldatılma öyküleri büsbütün gözlerini korkutuyor.
Bu durumda “seviyeli birliktelikler” evliliğin alternatifi oluyor. Modern ebeveynler arasında bu birlikteliklere hoşgörüyle bakanların sayısı gittikçe çoğalıyor.
Ancak, sosyete ve sanat dünyasında artık doğal karşılanan; adeta iftiharla sunulan birliktelik macerasını, Fatmanımın kızları denemeğe kalktığında kızılca kıyamet kopuyor. Dövmeler, öldürmeğe kalkmalar, evlatlıktan red etmeler gibi bir sürü sosyal dram patlak veriyor. Böylesi bir yaşam tarzının adı da gerek Fatmanımın çevresinde, gerek toplum içinde ne oluyor, bilirsiniz.
Diyeceğim; Türkiye’de aile düzeni ciddi bir sarsıntı içinde. Gençler şaşkın, çaresiz, doyumsuz. Medya sorumsuz. Her gün dizi dizi karşımıza çıkan örnekler yerleşik değerlerimizi, dünya görüşümüzü alt üst ediyor, sosyal dengeleri bozuyor. Türkiye, temelden sarsılıyor. Güle oynaya bir büyük sosyal depremin öncülerini yaşıyoruz…
Sevgili nazlım kullanıcıları bu konu hakkinda sizlerinde Paylaşımlarınızı bekliyoruz, sizlerde görüşümüzü bizimle paylaşın