Marlon Brando hayatı Marlon Brando Biyografisi Marlon Brando Kimdir
Marlon Brando
(1924 – 2004)
ABD’li sinema ve tiyatro oyuncusu.
Mesleği hakkında hiç de olumlu konuşmayan ama birçok seyirci ve eleştirmen tarafından yüzyılın oyuncusu olarak kabul edilen; “metod oyunculuk” tarzını doruğa ulaştıran bir aktör. Robert De Niro, Al Pacino gibi ustaları derinden etkileyen bir simge.
Ama son yıllarda kendini oyunculuktan çok şişmanlamaya verip, izleyicilerini kızdıran bir yıldız.
1944 yılında tiyatro oyunculuğuna başladı.Birçok oyunda rol aldıktan sonra 1947 yılında Tennessee Williams’ın “Arzu Tramvayı” oyunundaki serseri ve maço bir genç karakteri olan ‘Stanley Kowalski’ tiplemesiyle tüm tiyatro camiasında adını duyurdu.
Daha sonra Elia Kazan ve Lee Strasberg’in kurduğu “Actors’s Studio”ya katılıp burada uygulanan “Metod” oyunculuk tarzının ilk ve en önemli uygulamacılarından ve oluşumuna katkıda bulunanlardan biri oldu.
1950 yılında Fred Zinnemann’ın “Men(Erkekler)” filmiyle sinema dünyasına etkileyici bir adım attı.Daha sonra 1951-1954 yılları arasında sırasıyla;tiyatroda da oynadığı Elia Kazan’ın”Arzu Tramvayı”(1951), yine Elia Kazan’ın “Viva Zapata”filminde ünlü meksikalı gerilla lideri Emiliano Zapata’yı canlandırdı(1952).Joseph Mankiewicz filmi “Jul Sezar”da Marcus Antonius rolündeydi(1953).Bu üç filme üst üste üç kez ‘En İyi Erkek Oyuncu’oscarına aday oldu ama kazanamadı.Oscarına,1954 yılında sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri olan Elia Kazan’ın yönettiği “Rıhtımlar Üzerinde” filmindeki sendika ağalarına karşı koymaya çalışan dok işçisi ‘Terry Malloy” rolüyle ulaştı.Brando artık tam anlamıyla zirvedeydi.”Vahşi Hücum(The Wild One)”filminde canlandırdığı,bir motorsiklet çetesinin asi lideri rolüyle genç kuşağın idolü haline geldi.Kurulu düzeni sorgulayanların sembollerinden biri oldu.
50’li yılların ikinci yarısı,ilk yarısındaki kadar görkemli olmasa da oyuncu için başarılı geçti.Bu dönemdeki başlıca filmleri olarak; “Çayhane”, oscar adayı olduğu “Sayonara” ve “Genç Aslanlar” sayılabilir.
1961 yılında Stanley Kubrick’in yarıda bırakmasıyla yönetmenliğini de üstlendiği psikolojik western “Tek Gözlü Jack”i çevirdi.”Yatak Hikayesi” ve Charlie Chaplin’in yönettiği “Hong Kong’lu Kontes” filmlerinde komedi oyunculuğunu denedi.
Arthur Penn’in ırkçılık karşıtı “Kaçaklar(The Chase)” ve eşcinsel bir subayı canlandırdığı John Huston imzalı “Pırıltılı Gözler” gibi sistemi ve toplumsal yapıyı sorgulayan filmlerde rol aldı.Ama eski parlak dönemi geride kalmış gibi gözüküyordu.Özellikle 60’ların sonunda oynadığı “Candy”, “Gece Gelen Adam” gibi hem eleştirmenler hem de seyirciler tarafından berbat bulunan filmlerle karizmasını bir hayli sarstı.
Bu kötü dönem,1972 yılında Francis Ford Coppola’nın sinema tarihinde unutulmaz bir yeri olan “Baba(The Godfather)” filmine kadar sürdü.Bu filmdeki mafya babası “Don Vito Corleone” rolündeki unutulmaz oyunculuğuyla eşsiz bir oyuncu olduğunu bir kez daha ispatladı ve tam anlamıyla bir sinema efsanesi haline geldi.Bu rolüyle “En İyi Erkek Oyuncu Oscarı”nı ikinci kez kazandı.Ama,ABD yönetiminin ve Hollywood sinemasının kızılderililere yaptıkları haksızlıklara dikkat çekmek için,ödül törenine kendi yerine kızılderili bir kadını gönderip ödülü almayarak protesto etti.
Böylece,uzun bir süredir desteklediği “kızılderililerin medeni hakları hareketine” en büyük desteği vermiş oldu.
1973 yılında Bernardo Bertolucci’nin erotizmin sınırlarını zorlayan filmi “Paris’te Son Tango”da tüm vücuduyla(!) oynadığı karakterle seyircileri tam anlamıyla şok edip, bir kez daha oscara aday gösterildi.
1978 yılında bilimkurgu filmi “Superman”deki sadece 10 dakika süren rolü için (Superman’in babası rolündeydi) sinemadaki efsanevi kişiliği sayesinde astronomik bir ücret aldı.Yapımcılar onun küçük rolleri için bile inanılmaz paralar ödemeye razı oluyorlardı.
Francis Ford Coppola’nın,sinema tarihinin en başarılı savaş karşıtı filmlerinden olan “Kıyamet(Apocalypse Now)” filmindeki kendini yarı tanrı sanan Albay Kurtz rolündeki emprovize oyunculuğuyla yine göz doldurdu.(Dedikodulara göre bu film için sete geldiğinde kendisine verilen senaryoyu okumamıştı ve rolü hakkında hiçbir bilgisi ve hazırlığı yoktu!!)
1980 yılındaki “Formül” filminden sonra sinemaya dokuz yıllık bir ara verdi.Bu süre zarfında bazı televizyon dizilerinde konuk oyuncu rollerinde oynadı.1989 yılındaki “Kuru Beyaz Bir Mevsim” filmindeki oyunculuğuyla “en iyi yardımcı erkek oyuncu” dalında oscar adayı olarak sinemaya parlak bir dönüş yaptı.
90’larda “Keşif”, “Dr.Moreau’nun Adası”, “Don Juan de Marco” başlıca filmleri oldu.
Son olarak 2001 yılında henüz gösterime girmeyen ve başrollerini Robert De Niro ve Edward Norton ile paylaştığı “The Score” filminde rol alıyor. Brando, 2004 yılında öldü.