Mimar Sinan Kimdir Biyografisi Hayatı

Mimar Sinan Hayatı Mimar Sinan Kimdir Biyografisi

Türk ve Dünya tarihinin en önemli yapı sanatçılarından biri olan Mimar Sinan (Cırlavuk ya da Ağırnas köyü Kayseri,1489/1490 – istanbul,1588)
Osmanlıdan günümüze Türk mimarlık tarihinin en büyük Mimarı Mimar Sinan (Koca Sinan da denir)Yavuz Sultan Selim ’in, o zamana kadar Rumeli’de yapılan devşirme toplanması işinin Anadolu ‘dada yapılmasını istemesi üzerine, devşirme olarak Kayseri’den alınıp 1512 ‘de İstanbul’a getirildi ve Yeniçeri Acemi oğlanlar ocağına girdi. Köyünde, kulübeler, ahırlar, su yolları yaparak deneyim kazanmış olduğundan Acemi oğlanlar bir zanaat öğretmenleri kuralına uyarak, çağın iyi mimarları yanında çalıştı. Çıraklık döneminden sonra Yeniçeri ortalarından birine girdi.(1514)Yavuz Sultan Selim’in İran ve 1517’deki Mısır seferlerine atlı sekban olarak katıldı; böylece İran ve Mısır ‘da ki mimarlık yapılarını inceleme olanağı buldu. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Belgrad (1521)ve Rodos (1522)seferlerine katılan Mimar Sinan1526 Mohaç seferinden sonra da ordu cephane sorumlusu görevine yükseldi. Irak seferinden sonra yaya başılık rütbesine ,daha sonrada ordu zemberekçi başılığına(cephane sorumlusu)yükseldi.1534’teki Irakeyn seferinden sonra düzenlenen İran seferi (1535)sırasında Van gölü üstünde askeri ulaşımı sağlayacak gemilerin yapımında gösterdiği yararlılık üzerine Haseki rütbesini aldı. Reis-i Mimar an -ı Dergah-ı Ali (Yüksek Dergah Mimarları Başkanı )görevine geldi(1536). 1538’deki Kara Boğdan(Moldovya) seferinde Prut ırmağı üstünde kısa zamanda kurduğu köprü, padişahın beğenisini kazandı. Yeniçeri ordusunda bir savaş eri olarak değil, istihkam işlerinin yöneticisi ve tasarlayıcısı olarak çalışan Mimar Sinan‘ın ilk yapıtı olarak Halep’teki Hüsreviye Camisi (1536-1537)kabul edilmektedir. İstanbul’da ki Şehzade Camisi’dir(1543-1548). Ancak Mimar Sinan’ın baş yapıtı olarak , 1557’ de tamamlandığı Süleymaniye Camisi kabul edilmektedir. Bu caminin başarısı nedeniyle Mimar Sinan’a ‘ulu, yüce ’anlamındaki ‘Koca ‘ sanı verilmiştir. Bütün yaşamı boyunca İstanbul, Edirne, Ankara, Kayseri, Erzurum, Manisa, Bolu, Çorum, Kütahya vb. Anadolu kentleriyle Halep, Şam, Budin ,Rusçuk gibi Osmanlı topraklarında suyolları, çeşmeler, camiler, külliyeler, medreseler, yaparak ülkeyi barındırır bir duruma getiren Mimar Sinan Edirne’deki Selimiye Camisini 85 yaşında yaptı. Sultan Murat III. döneminde Mekke’nin onarımı için Hicaz’a gönderildi. Mimar Sinan son yapıtlarından biri olan Kasımpaşa’daki Kaptanıderya Piyale Paşa Camisi’nde(1573) eski Ulucamiler in planına dönüş yaparak kuruluş döneminin özellikleriyle, uzun mimarlık yaşamı boyunca edindiği deneyimlerin bireşimini yapmıştır. Mimar Sinan’ın türbesi, Süleymaniye külliyesinde bulunan yalın yapıdır.

MİMARLIK ANLAYIŞI

Mimar Sinan, Osmanlı mimarlığında klasik dönem denen dönemin başlıca yaratıcısı, bir başka deyişle, okul kurmuş bir sanatçıdır. Yapıtlarında, güzellik ve işlev kavramlarını birleştirerek, mühendislik tekniğinin yaratıcılığı ,sanatçı beğenisiyle birleştirip özgün yapılar ortaya koymuştur. Ancak bu yapıtlarda işlevi, estetiğin ardına gizleyen bir sanatçı anlayışı egemendir. Böylece, plastik değerleri ön plana çıkarmış özellikle , yaptığı binalarda genişlik duygusu yaratmak amacıyla kare, altıgen ve sekizgen planlar kullanmıştır .Bu binalardaki birbirleriyle uyumlu olarak kullanılan mimarlık öğeleri, bir görkem duygusu yaratacak biçimde düzenlenmiştir. kubbeyi taşıyan payelerin ince görünmesini sağlamak üzere hücre ve panolar kullanmış, sütun başlıklarını mukarnaslarla süslenmiştir. Ancak süslemede de işlevin gözardı olmasını engelleyecek bir anlayışı uygulamıştır. Eldeki kaynaklara göre, Mimar Sinan pek azı onarım olmak üzere çok sayıda cami, mescit, medrese,darülkurra,türbe,imaret,darüşşifa,sukemeri,köprü,kervansaray,saray,mahzen,hamam yapmış, verimli bir mimardır. Kendisinden önceki Ayas, Hayrettin gibi mimarlardan yararlanan Mimar Sinan’ın klasik dönem olarak adlandırılan mimarlık anlayışı Ayas, Şecca, Acem Ali, Küçük Sinan, Davut Ağa, Ahmet Ağa ,Kemalettin, Yusuf Mehmet Ağa, Süleyman Ağa Muslihittin, Hüseyin Çavuş, Hacı Hasan, İbrahim gibi mimarlar tarafından sürdürülmüştür.

Sehzadebasi Camii ve Kısa Bir anı

“Bir Mimar Sinan eseri olan Sehzadebasi Cami’nin 1990′li yillarda devam
eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir insaat muhendisi,
caminin restorasyonu sirasinda yasadiklari bir olayi tv’de soyle
anlatmasti. Cami bahcesini cevreleyen havale duvarinda bulunan kapilarin
uzerindeki kemerleri olusturan taslarda yer yer curumeler vardi.
Restorasyon programinda bu kemerlerin yenilenmesi de yer aliyordu. Biz
insaat fakultesinde teorik olarak kemerlerin nasil insaat edildigini
ogrenmistik fakat tas kemer insaasi ile ilgili pratigimiz yoktu. Kemerleri
nasil restore edecegimiz konusunda ustalarla toplanti yaptik. sonuc olarak
kemeri alttan yalayan bir tahta kalip cakacaktik. Daha sonra kemeri yavas
yavas sokup yapim teknikleri ile ilgili notlar alacaktik ve yeniden
yaparken bu notlardan faydalanacaktik. Kalibi soktuk. Sokmeye kemerin
kilit tasindan basladik. Tasi yerinden cikardigimizda hayretle iki tasin
birlesme noktasinda olan silindirik bir bosluga yerlestirilmis bir cam
siseye rastladik. Sisenin icinde durulmus beyaz bir kagit vardi. Siseyi
acip kagida baktik. Osmanlica bir seyler yaziyordu. Hemen bir uzman bulup
okuttuk. Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafindan yazilmisti. Sunlari
soyluyordu. ” Bu kemeri olusturan taslarin omru yaklasik 400 senedir. Bu
muddet zarfinda bu taslar curumus olacagindan siz bu kemeri yenilemek
isteyeceksiniz. Buyuk bir ihtimalle yapi teknikleri de degiseceginden bu
kemeri nasil yeniden insaa edeceginizi bilemeyeceksiniz. Iste bu mektubu
ben size, bu kemeri nasil insa edeceginizi anlatmak icin yaziyorum. ” Koca
Sinan mektubunda boyle basladiktan sonra o kemeri insa ettikleri taslari
Anadolunun neresinden getirttiklerini soylerek izahlarina devam ediyor ve
ayrintili bir bicimde kemerin insaasini anlatiyordu. Bu mektup bir
insanin, yaptigi isin kalici olmasi icin gosterebilecegi cabanin insan ustu
bir ornegidir. Bu mektubun ihtisami, modern cagin insanlarinin bile
zorlanacagi tasin omrunu bilmesi, yapi tekniginin degisecegini bilmesi, 400
sene dayanacak kagit ve murekkep kullanmasi gibi yuksek bigi seviyesinden
gelmektedir. Suphesiz bu yuksek bilgiler de o koca mimarin erisilmez
ozelliklerindendir. Ancak erisilmesi gercekten zor olan bu bilgilerden cok
daha muhtesem olan 400 sene sonraya cozum ureten sorumluluk duygusudur.

Nazlim

Universiteit Gent üniversitesinden 2003 yılında mezun oldum. İngilizce, Almanca ve Türkçe bilmekteyim. Çeşitli sitelerde yazılar yazarak başladığım gazetecilik serüvenini serbest gazeteci olarak devam ettirmekteyim. Okuyucuların dikkatini çekecek haberleri 2004 yılından beri Nazlim.NET sitesinde yazmaktayım.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir