Ayrılık Şiirleri

Ayrılık şiirleri kısa sayfamızda, ünlü şairlerden ayrılık ile ilgili şiirleri ve duyulmamış ayrılık şiirlerini okuyabilirsiniz.

Kimse istemez böyle olmasını ama zaman insanı öyle bir noktaya getiriyor ki en sevdiklerimizden bile ayrılıp kanlı bıçaklı hale gelebiliyoruz. Bunlardan başka ise gerek işimiz gereği gerek ise başka nedenlerle sevdiğimizden hatta vatanımızdan ayrılmak zorunda kalabiliyoruz. Bu yazımızda sevgiliye ayrılık şiirleri kısa ve anlamlı olanları dahil uzun kısa olanlarını da bulacaksınız.

Ayrılık Şiiri

Gitmek, ayrılık demekmiş
Ayrılık, hazan
Hazan, yaprak dökümü
Yaprak dökümü, tükenmek
Tükenmek, yok olmakmış
Hiç olmak bir anlamda

Aşkı ayrılık beslermiş
Ayrılık uzadıkça
Aşk hiç bitmek bilmezmiş

Benden Ayrılma

Ayrılık kıskançlığın ta kendisidir
Ayrılık güvensizlikten kaynaklanır
Ayrılık savaşın en büyük göstergesidir
Ayrılık ölümdür, ölüme kucak açmaktır
Ayrılık gururdandır, onurdandır
Ayrılık sevimsizdir
Ayrılık göğüslemektir
Ayrılık düşünmektir
Ayrılık yolculuktur
Ayrılık gitmektir
Ayrılık şaşkınlık yaratır
Ayrılık en değersiz unsurdur
Ayrılık kavgayla başlar
Ayrılık umuda kaçmaktır
Ayrılık dört duvar arasındadır
Ayrılık aykırılıktır
Ayrılık bedeninden kopmasıdır insanın
Ayrılık deniz milidir, insanın pusulasıdır
Ayrılık zamandır
Ayrılık üzülmektir
Ayrılık şımartılmıştır
Ayrılık iki ipin ucuna tutunamamasıdır
Ayrılık sevdadan başlar
Ayrılık bir ezgiden başlar
Ayrılık bir anlamda doğruluktur
Ayrılık yanlışa neden olur
Ayrılık bir öyküde, bir şiirde, bir kitapta başlar
Ayrılık dağların tomurcuklarındadır
Ayrılık çiçek açtırmaz
Ayrılık yitirmektir
Ayrılık gece olunca başlar
Ayrılık gündüzün konuşmalarıdır
Ayrılık tutuklu kelimelerin imgesidir
Ayrılık şairlerin başını yakar
Ayrılık edebi yolculuğa çıkarır insanı
Ayrılık kimsesizliktir
Ayrılık beyazdan kararır
Ayrılık mutluluğa yol açacağını düşünür
Ayrılık kendini kandırmasıdır insanın
Ayrılık yabancılaştırılmıştır
Ayrılık eser, estirir
Ayrılık çözümsüzlüğü bitirir
Ayrılık ihtiyaç duyarsın
Ayrılık değişimdir
Ayrılık insanın elini şaraba uzatır
Ayrılık gözetmeksizin…
Ayrılık ilktir
Ayrılık hiç düşünmediğin yerde karşına çıkar
Ayrılık pazarlıktır
Ayrılık öfkeden başlar
Ayrılık mektuptadır
Ayrılık cesarettir
Ayrılık yasalara karşı değildir, içindedir
Ayrılık kanundur
Ayrılık insanın insana verdiği cezadır
Ayrılık gözyaşıdır
Ayrılık gül değil, gülün dikenidir
Ayrılık inanmaktır
Ayrılık yalnızlaştırmaktır
Ayrılık inadınadır, inadına…
Ayrılık küfürdür, küfürden başlar
Ayrılık insanı hasta eder, ilaçlaştırır
Ayrılık kül tablasının içine sığınmasıdır insanın
Ayrılık yazmaktır
Ayrılık bu şiir gibi saçmalıktır

Yazan: Duman Apple

Ayrılık

Sessiz köşelerin arkadaşı ayrılık
Karanlık gecelerin sırdaşı ayrılık
Umutsuz kişilerin yoldaşı ayrılık
Ayrılmaz ayrılık, sadıktır sevdiğine

Anlamsız cümlelerin öznesi ayrılık
Zamansız bitişlerin gözdesi ayrılık
Oransız sevmelerin yüzdesi ayrılık
Ayrılmaz ayrılık, sadıktır sevdiğine

Zamansız ölüm kadar yakındır ayrılık
Hücum sözüyle kalbe akındır ayrılık
Kaşındıkça kanayan acındır ayrılık
Ayrılmaz ayrılık, sadıktır sevdiğine

Doğduğun gün yazılan kaderdir ayrılık
Nöbetini bekleyen askerdir ayrılık
En beterinden bile beterdir ayrılık
Ayrılmaz ayrılık, sadıktır sevdiğine

Yazan: Muhterem Aslan

Ayrılık

Özlemi derinlemesine yaşamaktır ayrılık
Hüzünlerin kesiştiği uzak noktadır ayrılık

Hatırlanacak güzelliklerin belirsizliğinde
Geride ne bıraktığını bilememektir ayrılık

Sevda üstüne türküler hayal etmek
Söyleyecek söz bulamamaktır ayrılık

Bülbülün güle yanışını hissiz seyretmek
Nedenini bilmeden iç çekmektir ayrılık

Aynı hayat boyutunda yatay seyretmek ama
Hava boşluğunda gibi vurgun yemektir ayrılık

Kış gecesi ıssız sokakta üşürken
Yüreğinde çöl ateşini hissetmektir ayrılık

Bir gayeye yönelip doğru yolda yürürken
Nereye gittiğini bilememektir ayrılık

Sevda ateşinden kurtulmaya bir bahane
Boğulmak için aşk denizine dalmaktır ayrılık

Eline kalem alıp şairlere özenmek
Gülmeye ya ağlamaya karar verememektir ayrılık

Mehmet Akif Çeçen

Ayrılık Sevdaya Dahil Şiiri

Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvalanmış içimde kader
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın

Rüzgar, uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum, onu çok arıyorum
Her yerinde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir yerlere yıldırım düşüyor
Ayrıldığımızı hissettiğim an
Demirler eriyor hırsımdan

Ay ışığına batmış karabiber ağaçları, gümüş tozu
Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
Yaseminler unutulmuş tedirgin gülümser
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Hiç bir ani tek başına yasayamazlar
Her an ötekisiyle beraber, her şey onunla ilgili
Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
Gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu
Yıldızlar inanılmayacak irilikte
Yansımalar tutmuş bütün sahili

Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Öyle vahşi bir tat ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili

Yalnızlık, hızla alçalan bulutlar, karanlık bir ağırlık
Hava ağır, toprak ağır, yaprak ağır
Su tozları yağıyor üzerimize
Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız midir?
Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
Karanlık çöktü denize
Yalnızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin
Bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmaklar uzun ve ince
Sımsıcak bakışları suç ortağı gülüşleri gizlice
Yalnızların en büyük sorunu
Tek başına özgürlük ne ise yarayacak
Bir turlu çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına
Benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak
Suç ortağı bir sevgiliyle

Sanmıştık ki ikimiz
Yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
İkimiz sanmıştık ki
Tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız

Hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
Tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
Hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm
zehir zemberek aşkımız

Atilla İlhan

Sordum

Kır çiçeğine sordum ayrılık nedir
Dedi ki filizlenen umutlarımın kırılışıdır
Uçan kuşa sordum ayrılık nedir
Dedi ki esen yelle anlaştılar
Yıldızlara sordum ayrılık nedir
Dediler güneşin ayla arasının açılışıdır
Sordum yanan ateşe ayrılık nedir
Dedi ki duman olup meçhule gidişimdir
Sazımın teline sordum ayrılık nedir
Dedi ki aşıkların bağrından kopan yanık sestir
Gecelerime sordum ayrılık nedir
Dediler benliğimi gündüze terk edişimdir
Göz pınarlarıma sordum ayrılık nedir
Dediler yanaklarımızdan süzülen damlacıklardır
Toprağa sordum ayrılık nedir
Dedi ki nicelerini tattım
Hasrete sordum ayrılık nedir
Dedi ki sorduğun benim.

Asım Kısbet

Sensiz Geçip Giden Günler

Aşkın aldı beni de benden
Ne haldeyim bir bilebilsen
Sevgine tutsak olmuşum ben
Benim tek ilacım sensin sen

Zaman sensiz akıp gidiyor
Hayalin gözümden gitmiyor
Kederler ruhumu sarıyor
Ah sensiz geçip giden günler

Hani beni seviyordun sen
Düşmüyordu adım dilinden
Ben miyim bırakıp da giden
Benim biricik sevdiceğim

Günler geçiyor, aylar bitiyor
Sana olan hasretim hiç bitmiyor
Yıllar geçiyor, ömrüm bitiyor
Sana olan sevgim hiç tükenmiyor

Senin Korkularını Benim İnceliğimi Şiiri

Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
Ne kapanan kapılar,
Ne yıldız kayması gecede, ne güz
Ne ceplerde tren tarifesi,
Ne de turna katarı gökte.

İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!

İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
Duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık.

Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde
Kendi sesiyle silinmek.
Birdenbire büyümesi
Gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun.
İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi
Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde.

Saçına rüzgar,
Sesine ışık düşürememek kimsenin.
Parmaklarını sözüne pınar edememek
Uzaklarda bir adamın üşümesi
Bir kadın dağlara daldıkça.
Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması
Ayrılık yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme
Yalnızca gölge vermesi ağaçların
İyiliğin küfre dönmesi ayrılık.
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya
Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş
İki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı,
Hüznün arması, süren korkusu inceliğin.

Ayrılık, o küçük ölüm!
Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.

Şimdi anlıyor musun
Gidişinin neden ayrılık olmadığını,
Bir yaprak düşmesi kadar ancak,
Acısı ve ağırlığı olduğunu.
Bir toplama işleminin
Sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
Boşluğa bir boşluk katmadığını,
Kar yağdırmadığını yaz ortasında.

Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından
Kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı.
Ben bulutları gösterirken,
“Bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna”
Yanıt aramanla halkalanmış,
“Aşkın şarabının ağzını açtım,
Yar yüzünden içti murt bende kaldı”
Türküsü tenimde düğümlenirken,
Odadan çıkışınla yolunu tutmuş,
Dağlarda öldürülen çocukların
fotoğraflarını kenara itip,
“Bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?”
Dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan.

Ne mi yapacağım bundan sonra?

Ayak izlerimi silmek için
Sana gelen yolları tersinden yürüyeceğim önce.
Şiir okumayacağım bir süre,
Hediyelik eşya satan dükkanların
Önünden geçmeyeceğim.
Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu,
Bir gül ağacının dibine dökeceğim.
Yeni bir yanlışlık yapmamak için
Telefonlara çıkmayacağım
Ardı kuş resimli aynalar
Arayacağım mahalle pazarlarında
Gençliğimi anımsamak için.
Emekli kahvehanelerinde yaşlılarla konuşarak,
Sonumu görmeye çalışacağım.
Fotoğraflarını güneşe koyacağım,
Bir an önce solsun diye.
İçinde ay ışığı, iğde kokusu ve begonvil bulunan
Tüm resimleri duvarlardan indireceğim
Mican türküsünü asacağım yerlerine.
Falcı kadınlara inanmayacağım artık
Trafik polislerine adres sormayacağım.
Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle
Gülmeyeceğim kimseye.
Fesleğenden başka bir çiçek
Koymayacağım penceremin önüne.
Büyük kentlerin varoşlarında çırpınan
Üç milyon yurtsuza evimi açacağım.
Nerde bir kayıp, bir faili meçhul varsa
Bıraktığı acının yanına resmini asacağım.
Şaşırma! Yetimi korumak için
Yeni aşklar bulacağım kendime.

Ne yapacağımı sanıyorsun ki?
Tenin tenime bu kadar sinmişken,
Ömrüm azala azala akarken önümde,
Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
Senin korkularını,
benim inceliğimi doldurup yüreğime,
Bıraktığın boşluğu yonta yonta
binlerce heykelini yapacağım.

Şükrü Erbaş

Sevmek Kolay Unutması Zor

Seni seviyorum
Diyen sözlere değil
Senin için ağlayan
Ve ölümü göze
Almış gözlere inan

Sevmek kolaydır
Ama unutması zor
Aşkı sevene değil
Sevip de kavuşamayana sor

Kar Tanesi

Parmağımda eridi.
Su oldu buhar oldu;
Sıcağımda kavruldu.
Ben istedim ki kalsın,
Kar tanesi olarak;
öyle saf öyle temiz,
öylesine berrak.
Doğanın kuralları
Bana izin vermedi:
“Bırak şimdi erisin,
Yine kar yağar” dedi.
İster yollar kapansın,
İster kıyamet kopsun!
Allah’ım (cc) n’olursun
Yeniden o “kar” yağsın!

Konuşsam Sessizlik Gitsem Ayrılık Şiiri

Resmin rehindir gurbetimde.
Gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba
Ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin.

Alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana.
Sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına;
Konuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana…
Ve akşam, bir kez daha;
Saçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara!
“Bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır”:
Çekmiyorsun!

Akarsuları imrendiren yüzün de,
Sabahçı kahveler de biliyor:
Görüşmeyeli yorgunum
Yıkık kentler kanadı sevinçlerimle.
Görüşmeyeli ya sen nasılsın,
Adım, adresim durur mu defterinde?

Şimdi Siirt’te koyun kokulu bir gecedeyim.
Beynimde iklimsiz papatyalar
Ve kuşatılmış bir akşam duruyor penceremde.
Sokakların gün batınca neden boşaldığını
Ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum.
Konuşsam sessizlik gitsem ayrılık…

Sonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne.
Al bu çağrıları sulara göm, o uzak sulara,
Gurbetini rehnetme özlemimde…

Yılmaz Odabaşı

Ayrılık

Ayrılık olmasa insan kocamaz
Bütün çilelerin başı ayrılık
Ölüm ölüm olsa insan acımaz
Ölümün bin beter eşi ayrılık

Hasreti bağrımdan sıyıramadım
Sitemim bahtıma duyuramadım
Gülmeye vaktimi ayıramadım
Gözümün dinmeyen yaşı ayrılık

Ayrılık ayrılık
Ölümün bin beter eşi ayrılık
Ayrılık ayrılık
Gözümün dinmeyen yaşı ayrılık

Bayram Erdoğan

Dünyayı Gezdim Dolaştım

Dünyayı gezdim dolaştım
Ayrılık gibi dert olmaz
Tatlı canımdan usandım
Ayrılık gibi dert olmaz

Kaçan döndüm yâre baktım
Çözümden kanlı yaş döktüm
Gezdim her belayı çektim
Ayrılık gibi dert olmaz

Hilal kaşı keman değil
Zülfü ahir zaman değil
Be yarenler yalan değil
Ayrılık gibi dert olmaz

Kullar başına gelmesin
Kimse göz yaşın silmesin
Hak, düşmanıma vermesin
Ayrılık gibi dert olmaz

Bana inanmayan varsın
Aşık’ın yüreğin yarsın
Neler çektiğini görsün
Ayrılık gibi dert olmaz

Aşık Paşa

Exit mobile version