İngilizce şiirler ve anlamları sayfamızda, çeviri yapılarak Türkçe tercümeleriyle birlikte amatör ve ünlü şairlerden İngilizce aşk şiirleri okuyabilirsiniz.
Bu arada devamlı bir soru geliyor ve neden şiirlerde şairleri yok deniyor ama bizim sayfamızda hepsinin şairi kim mevcut arkadaşlar. Dikkatli bakanlar mutlaka göreceklerdir.
İngilizce Şiir
Nazım Hikmet Ran Invitation Şiiri
Galloping from Far Asia and jutting out
into the Mediterranean like a mare’s head
this country is ours.
Wrists in blood, teeth clenched, feet bare
and this soil spreading like a silk carpet,
this hell, this paradise is ours.
Shut the gates of plutocracy, don’t let them open again,
annihilate man’s servitude to man,
this invitation is ours..
To live like a tree single and at liberty
and brotherly like the trees of a forest,
this yearning is ours.
Çevirmen: Fuat Engin
DAVET
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
Bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
Yok edin insanın insana kulluğunu,
Bu davet bizim….
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine,
Bu hasret bizim.
Nazım Hikmet Ran
———
The Lamb Şiiri
Little lamb, who made thee?
Dost thou know who made thee?
Gave thee life, and bid thee feed
By the stream and o’er the mead;
Gave thee clothing of delight,
Softest clothing, woolly, bright;
Gave thee such a tender voice,
Making all the vales rejoice?
Little lamb, who made thee?
Dost thou know who made thee?
Little lamb, I’ll tell thee,
Little lamb, I’ll tell thee:
He is called by thy name,
For He calls Himself a Lamb.
He is meek, and He is mild;
He became a little child.
I a child, and thou a lamb,
We are called by His name.
Little lamb, God bless thee!
Little lamb, God bless thee!
William BLAKE
Kuzu
Kim yarattı seni ey küçük kuzu?
Ey küçük kuzu, seni kim doğurdu?
Kim yaşam verdi sana
Irmak kıyılarında, çayırlarda;
Bu güzel giysiyi sana kim ördü?
Bu yumuşacık, bu bembeyaz yünü;
Kime borçlusun o tatlı sesini?
Sevince boğarsın bütün vadiyi
Kim yarattı seni ey küçük kuzu?
Ey küçük kuzu, seni kim doğurdu?
Ey küçük kuzu, söyleyeyim sana,
Ey küçük kuzu, söyleyeyim sana;
‘Kuzu’ senin gibi onun ismi de,
O da bu ismi vermiş kendisine.
O da sevgi dolu, o da mütevazı,
O da bizim gibi çocuk yürekli.
Ben bir çocuğum, sen de bir kuzu
Senin ismin kuzu, benim ismim kuzu
Kutsasın küçük kuzu seni tanrı!
Kutsasın küçük kuzu tanrı seni!
Çevirmen: Tozan ALKAN
The Tiger Şiiri
Tiger! Tiger! burning bright
In the forests of the night,
What immortal hand or eye
Could frame thy fearful symmetry?
In what distant deeps or skies
Burnt the fire of thine eyes?
On what wings dare he aspire?
What the hand dare seize the fire?
And what shoulder, and what art,
Could twist the sinews of thy heart?
And when thy heart began to beat,
What dread hand? and what dread feet?
What the hammer? what the chain?
In what furnace was thy brain?
What the anvil? what dread grasp
Dare its deadly terrors clasp?
When the stars threw down their spears,
And watered heaven with their tears,
Did he smile his work to see?
Did he who made the Lamb make thee?
Tiger! Tiger! burning bright
In the forests of the night,
What immortal hand or eye
Dare frame thy fearful symmetry?
William BLAKE
Kaplan
Kaplan,kaplan, ışıl ışıl yanan
Gecenin ormanlarında.
Hangi ölümsüz el ya da göz
Senin biçiminin o korkunç düzenini kurabildi?
Hangi uzak derinliklerde ya da göklerde
Tutuştu gözlerinin ateşi
Hangi kanatla yükselmeyi göze aldı?
Hangi el ateşi yakalamaya cüret etti?
Ve hangi omuz, hangi sanat,
Seninle yüreğinin kaslarını bükebildi?
Ve yüreğin atmaya başlayınca,
Hangi dehşetli el? Hangi dehşetli ayak?
Çekiç neydi? Zincir neydi?
Hangi fırındaydı senin beynin?
Örs neydi? Hangi güçlü el
Ölüm veren korkuları avucuna alabildi?
Yıldızlar mızraklarını aşağı atıp,
Gökyüzünü gözyaşlarıyla sulayınca
Yarattığına bakıp gülümsedi mi?
Kuzuyu yaratan mı yarattı seni?
Kaplan, kaplan, ışıll ışıl yanan
Gecenin ormanlarında.
Hangi ölümsüz el ya da göz
Senin biçiminin o korkunç düzenini kurabildi?
Çeviren: Mina URGAN
——-
Years Have Passed Since Splitting Up Şiiri
Years have passed since splitting up, who knows where you are?
I could do anything to see you and hear your voice
Your jetblack eyes, your wavy hair are unforgettable
Never think you’ve been forgotten, you’re always on my mind without being forgotten.
Your memory had stayed somewhere deep in my heart
The oppressive years had pulled you away from me
Noone has said “I love you” except you
Noone has known our love except us
I am left alone and our love has become a song
I have been thinking of you with this song.
Çeviren: Serdar Yıldırım
AYRILALI YILLAR OLDU
Ayrılalı yıllar oldu, şimdi sen kimbilir nerelerdesin?
Seni görebilmek için, sesini duyabilmek için neler vermezdim
Simsiyah gözlerini, dalga dalga saçlarını unutmak mümkün değil
Unutuldum sanma, her zaman aklımdasın unutulmuş değilsin.
Kalbimin bir köşesinde hatıran kalmış
O zalim yıllar seni benden çekip almış
Bana senden başkası seviyorum demedi
Aşkımızı bizden başka kimse bilmedi
Sensiz kaldım aşkımız bir şarkı oldu
Yıllardır ben bu şarkıyla seni anarım.
Yazan: Serdar Yıldırım
——-
A Dream Within a Dream Şiiri
Take this kiss upon the brow!
And, in parting from you now,
Thus much let me avow-
You are not wrong, who deem
That my days have been a dream;
Yet if hope has flown away
In a night, or in a day,
In a vision, or in none,
Is it therefore the less gone?
All that we see or seem
Is but a dream within a dream.
I stand amid the roar
Of a surf-tormented shore,
And I hold within my hand
Grains of the golden sand-
How few! yet how they creep
Through my fingers to the deep,
While I weep- while I weep!
O God! can I not grasp
Them with a tighter clasp?
O God! can I not save
One from the pitiless wave?
Is all that we see or seem
But a dream within a dream?
Edgar Allan Poe
Rüya İçinde Rüya
Al bu buseyi kaşın üzre sen!
Ve işte şimdi ayrılıyorken,
İzin ver itiraf edeceğim-
Yanlış değildi söylediğin
Günlerin bir rüyaydı derken;
Uçup gittiyse umut yine de
Geceleyin ya da gündüz,
Hayalde, ya da hiçbirinde
Peki kaybımdan eksilen ne?
Rüya içinde bir rüyadır
Hep gördüğümüz, göründüğümüz.
Bir uğultunun ortasındayım
Dalgaların dövdüğü bir kıyıda,
Ve avucumda tuttuğum
Altın kum taneleri-
Azlar! Ama nasıl da kayıyorlar
Derinliğe parmaklarımdan,
Ağlarken – ben ağlarken!
Tanrım! Sıkıca tutamaz mıyım
Bırakmadan avucumdan?
Tanrım! Kurtaramaz mıyım
Birini acımasız dalgadan?
Yoksa rüya içinde bir rüya mı
Hep gördüğümüz, göründüğümüz?
Çeviren: Şükrü KAYA
——-
Annabel Lee Şiiri
Annabel Lee
by Edgar Allan Poe
It was many and many a year ago,
In a kingdom by the sea
That a maiden there lived whom you may know
By the name of Annabel Lee–
And this maiden she lived with no other thought
Than to love and be loved by me.
I was a child and she was a child,
In this kingdom by the sea,
But we loved with a love that was more than love–
I and my Annabel Lee–
With a love that the winged seraphs of heaven
Coveted her and me.
And this was the reason that, long ago,
In this kingdom by the sea,
A wind blew out of a cloud, chilling
My beautiful Annabel Lee;
So that her highborn kinsmen came
And bore her away from me,
To shut her up in a sepulchre
In this kingdom by the sea.
The angels, not half so happy in heaven,
Went envying her and me–
Yes!–that was the reason (as all men know,
In this kingdom by the sea)
That the wind came out of the cloud by night,
Chilling and killing my Annabel Lee.
But our love it was stronger by far than the love
Of those who were older than we–
Of many far wiser than we–
And neither the angels in heaven above,
Nor the demons down under the sea,
Can ever dissever my soul from the soul
Of the beautiful Annabel Lee:
For the moon never beams, without bringing me dreams
Of the beautiful Annabel Lee:
And the stars never rise, but I feel the bright eyes
Of the beautiful Annabel Lee:
And so, all the night-tide, I lay down by the side
Of my darling–my darling–my life and my bride,
In the sepulchre there by the sea–
In her tomb by the sounding sea.
ANNABEL LEE
Seneler,seneler evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı,bileceksiniz
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekden başka beni.
O çocuk ben çocuk,memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil kara sevdalıydık
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırdı bizi.
Bir gün işte bu yüzden göze geldi,
O deniz ülkesinde,
Üşüdü rüzgarından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee;
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni,
Mezarı ordadır şimdi,
O deniz ülkesinde.
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskandı bizi,_
Evet!_bu yüzden (şahidimdir herkes
Ve o deniz ülkesi)
Bir gece bulutun rüzgarından
Üşüdü gitti Annabel Lee.
Sevdadan yana ,kim olursa olsun,
Yaşça başca ileri
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat gökteki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee.
Ay gelip ışır hayalin eşirir
Güzelim Annabel Lee;
Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee;
Orda gecelerim,uzanır beklerim
Sevgilim,sevgilim,hayatım,gelinim
O azgın sahildeki,
Yattığın yerde seni .
Edgar Allan POE
Çeviren : Melih Cevdet ANDAY
——-
I Wouldn’t Like To Be Without You Şiiri
I wouldn’t like the world if given
If crowns and thrones were promised,
I wouldn’t like to stay without you and quiet
It is not so easy to desert you
I wouldn’t like it, wouldn’t like to be without you.
SENSİZ OLMAK İSTEMEM
İstemem dünyaları verseler
Taçlar, tahtlar vaat etseler
Kalmak istemem tek başıma sensiz, sessiz
O kadar kolay değil senden vazgeçmek
Istemem, sensiz olmak istemem.
——-
Elephant Boy Şiiri
An African Negro Boy
Had been a magician’s apprentice
Had changed himself into an elephant
Instead of changing an elephant into human
While he had been walking,
In the fields and mountains
A huge thorn had pricked his foot
The elephant had felt too much pain
He had asked the lion, the tiger, the eagle
The fox, the wolf, the owl
The rabbit for help
Whoever had seen the elephant had run away.
Mourning and crying
The elephant had returned to his village
His mother, father, uncle
Had escaped from the elephant with childish voice.
But brave Toro
Moro’s friend
Hadn’t known what fear had been
Had pulled the thorn out.
Moro had been an elephant forever
Hadn’t left Toro
Their story had become
Legendary in the world.
FİL ÇOCUK
Afrikalı bir zenci çocuk
Büyücü çırağıymış
Fili insan yapayım darken
Kendini fil yapmış
Dağlarda, bayırlarda
Gezerken ayağına
Kocaman bir diken batmış
Filin canı çok acımış
Aslandan, kaplandan, kartaldan
Tilkiden, kurttan, baykuştan
Tavşandan yardım istemiş
Fili gören korkup kaçmış
Fil ağlana, sızlana
Köyüne geri dönmüş
Anası, babası, amcası
Çocuk sesli filden kaçmış
Fakat cesur Toro
Moro’nun arkadaşı
Korku nedir bilmezmiş
Dikeni çekip çıkarmış
Moro hep fil kalmış
Toro’dan ayrılmamış
Onların öyküleri
Dünyada destanlaşmış.
İngilizce Aşk Şiirleri ve Türkçesi
You Are The One Şiiri
The stars had hung to the sky’s roof
As if they had been a glimmering candle light
The trees had come out from the earth’s deep heart,
Had got the cradle to wag with untimely wind.
You’ve been in my heart with your endless love for months
You must know how much I love you
Don’t care about nonsensical words, let strangers talk
Loving hearts are making the lover live with love
You are the one for me, I am ¤¤¤¤ of longing
Come to me baby, make my expectancy end
Have such a great love that astonishes me
Let the sunshine become dull near your love.
BİR TEK SEN VARSIN
Yıldızlar gökyüzünün tavanına asılmış
Ansızın yanıp sönen birer mum ışığı
Ağaçlar toprağın kara bağrından fırlamış
Zamansız rüzgarlarla sallatırlar beşiği
Doyumsuz aşkınla aylar var ki kalbimdesin
Seni ne kadar çok sevdiğimi bilmelisin
Boş sözlere aldırma eller ne derse desin
Seven kalpler yaşatacak aşklarla aşığı
Bir tek sen varsın benim için özlem doluyum
Beklentim son bulsun artık bana gel bebeğim
Öyle büyük olsun ki aşkın hayret edeyim
Aşkın yanında sönük kalsın güneş ışığı
Yazan: Serdar Yıldırım
——
YOU TO YOUR WAY, I TO MINE
You and me,
How wonderful days had we lived
Knowing that those days wouldn’t last
A nice friendship during a few-weeks-holiday
During the moonlit nights, under the trees
In the arms of loneliness we would chat
About richness, poverty, happiness, unhappiness
Fortune, misery for long hours
Perhaps we had found its remedy
Now our ways are separated
You to your way, I to mine
What would happen if there were seas, high mountains?
Since your name is carved on my heart, don’t think I’ll forget about you
Goodbye my sympathetic ear, goodbye my friend
We might meet somewhere one day
We would talk about the past and future
Goodbye my sympathetic ear, goodbye my friend.
Çeviri: Serdar Yıldırım
SEN YOLUNA BEN YOLUMA
Seninle ben,
Ne kadar güzel günler yaşamıştık birlikte
Bilirdik ki bu günlerin yarınları olmayacak
Birkaç haftalık tatilde dostça bir arkadaşlık
Mehtaplı gecelerde, ağaçların altında
Yalnızlığın kollarında sohbet ederdik
Zenginlikten, yoksulluktan, mutluluktan, mutsuzluktan
Servetten, sefaletten uzun uzun konuşmuştuk
Belki de çaresini bulmuştuk
Şimdi burada bizim yollarımız ayrılıyor
Sen yoluna, ben yoluma
Aramızda derya deniz, yüce dağlar olsa n’olur?
Unuturum sanma sakın, ismin kalbimde yazılı
Güle güle dert ortağım, güle güle arkadaşım
Belki bir gün bir yerlerde karşılaşırız seninle
Eski günleri anarız, gelecekten bahsederiz
Güle güle dert ortağım, güle güle arkadaşım.
——
Why Falling In Love Without Being Loved? Şiiri
If eyes see, heart likes and falls in love
The passion to meet lights fire
Reality and dream get mixed into each other
One moment comes and arched eyebrows are frowned.
He had loved a lot of beautiful ones without being loved
He knows that there is no remedy for this trouble
The lover also bears the trouble
Why falling in love without being loved?
Days full of hope and expectation
Passed with happiness and grief
We had tried hard but too hard
But couldn’t answer the riddle called love.
AŞIK OLUP SEVİLMEMEK NEDENDİR?
Göz görse, gönül sever, aşık olur
Kavuşmak tutkusu bir ateş yakar
Hayal, gerçek birbirine karışır
Bir an gelir hilal kaşlar çatılır.
Çok güzeller sevmiş, seveni olmaz
Bilir ki, bu derde çare bulunmaz
Seven aşık dert yükünü çeker de
Aşık olup sevilmemek nedendir?
Umutlar, ümitlerle dolu günler
Sevinçler, kederlerle geçti günler
Çok ama pek çok uğraştık yine de
Aşk denen bilmeceyi çözemedik.
Yazan: Serdar Yıldırım
——-
Years Have Passed Since Splitting Up Şiiri
Years have passed since splitting up, who knows where you are?
I could do anything to see you and hear your voice
Your jetblack eyes, your wavy hair are unforgettable
Never think you’ve been forgotten, you’re always on my mind without being forgotten.
Your memory had stayed somewhere deep in my heart
The oppressive years had pulled you away from me
Noone has said “I love you” except you
Noone has known our love except us
I am left alone and our love has become a song
I have been thinking of you with this song.
Written by: Serdar Yıldırım
AYRILALI YILLAR OLDU
Ayrılalı yıllar oldu, şimdi sen kimbilir nerelerdesin?
Seni görebilmek için, sesini duyabilmek için neler vermezdim
Simsiyah gözlerini, dalga dalga saçlarını unutmak mümkün değil
Unutuldum sanma, her zaman aklımdasın unutulmuş değilsin.
Kalbimin bir köşesinde hatıran kalmış
O zalim yıllar seni benden çekip almış
Bana senden başkası seviyorum demedi
Aşkımızı bizden başka kimse bilmedi
Sensiz kaldım aşkımız bir şarkı oldu
Yıllardır ben bu şarkıyla seni anarım.
Yazan: Serdar Yıldırım
Kısa İngilizce Aşk Şiiri
It so magical those things you’ve made
To bring back my faith that almost fade
Now my life is a dream come true
It all began when I was loved by you
Yaptığın şey o kadar büyülü ki
Neredeyse kaybolan inancımı geri getirmek için
Şimdi hayatım bir hayalim gerçek oldu
Her şey senin tarafından sevdiğimde başladı