İstanbul’un Fethi İle İlgili Şiirler
İstanbul’un Fethi İle İlgili Şiirler Kısa Yazılar
Osmanlı İmparatorluğu padişahları arasında en önemlisi ve dünyaca en tanınanı hangisi deseler herhalde herkes Fatih Sultan Mehmet ismini söyleyecektir. Gerçekten de dünyada en fazla tanınan Türk kim deseler yine Fatih Sultan Mehmet diyeceklerdir.
Bu sayfamızda öncelikle kısaca İstanbul’un fethi ile ilgili kısa yazılar yazıp ardından da İstanbul’un fethi konulu şiirler e geçeceğiz. Yaklaşık olarak genç yaşlı herkes bu konu hakkında az çok fikir sahibidir ve en azından İstanbul’un 1453 yılında fethedildiğini bilir. Fazla uzatmadan İstanbul’un fethi ile ilgili kısa şiirler ve yazılarımıza geçelim.
Fetih Zamanı
Havanın mavisinde, denizin yeşilinde
Bir türkü, Orta Asya’dan beri duymuşuz.
Anamızın sütünden bayraklara kadar
Yüce fetihle büyümüşüz.
Yakmış gecemizi yıldızlar
Burçlardan yana uyanmışız.
Bir yazı gibi tepeler alnında
Yazılmışız, silinmişiz.
Nur ile kuvvet ile aşk ile
Kaderin büyüsünü bozmuşuz.
Görmüşüz suretini güzelliğin
Koca feleklere görünmüşüz.
Cihanın yarısı gök;
Önünde şehit şehit durmuşuz,
Cihanın yarısı İstanbul
Almışız.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
Bizans Göründü Karşıdan
Geldik surların önüne,
İçimizde garip bir sevinç
Tamamlamışız vuslatın tadını
Böyle hiç.
Yeditepe kardeş kardeş gülümser,
Boğaz’ın mavi rüzgârları,
Bir esinti sarhoşluğu içinde
İstanbul sizin der.
Elbet bizim olacak İstanbul,
İnanmışız,
Denizlerden, dağlardan, ovalardan gelen
Bu nurlu bahar içinde yıkanmışız.
Temiz ellerimizde açacak,
İstanbul çiçek çiçek.
Şimdi surlar önünde dalgalanan bayrak,
Yarın Bizans göklerine yükselecek.
Arif Hikmet PAR
İstanbul’un Fethi
Aştık geçilmez dağlar üstünden
Öyle vakur, öyle heybetli
Vardık ot bitmeyen vadilere
Ayağımız değdi yeşerdi!
Gönlümüzde büyüklüğü Asya’nın
Yıktı köhneliğini orta zamanın
Zamanın karanlığı ortasında
Şimşek örneği parlayan kılıcımız
Nur yağdırdı aydınlık yeni günlere
Eskilik, karanlık düşüverince yere,
Dağlar, denizler misali,
Yol verdi gemilere!
Sustu kulakları tırmalayan çan;
Burca bayrak dikince Ulubatlı Hasan!
İbrahim MİNNETOĞLU
Fetih Marşı
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiler, kalyonlar çekilecek…
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek…
Yürü: “Hala, ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Sende geçebilirsin yardan, anadan, serden…
Senin de destanını okuyalım ezberden…
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden…
Elde sensin, dilde sen… Gönüldesin, baştasın:
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Yüzüne çarpmak gerek, zamanenin fendini,
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini
Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Bu kitaplar Fatih’tir, Selim’dir, Süleyman’dır;
Şu mihrap sinanüddin, şu minare Sinan’dır;
Haydi, artık, uyuyan destanını uyandır!
Bilmem neden gündelik işlerle telaştasın?
Kızım, sende Fatihler doğuracak yaştasın;
Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin… Millet yürüyecek arkandan;
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan…
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın…
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü, Arslan’ım, fetih hazırlığı başlasın…
Yürü, hala ne diye, kendinle savaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Arif Nihat ASYA
Fetih
Nice kanlar döküldü hep bu şehrin uğrunda
Günü geldi İstanbul Fatih´indi sonunda
Fatih´e İstanbul’u bahşeyledi yaradan
“Bu şehri fetheyleyen, O ne güzel kumandan”
Zaten hep Fatih´eydi o hadis ve işaret
Nice yiğit vardı da edemedi cesaret
O emir gelmeseydi İstanbul´a Mevla’dan
Lakin girilemezdi ne deniz, ne karadan
Ey İstanbul! Yücesin, bekledin Fatih´ini
Değiştirdin bir anda Fatih´in talihini
Yalnız O´na diz çöküp, yalnız O´na eğildin
Sen başka fatihlerin harcı bile değildin
Hadi, sen de fatih ol ve fetheyle şehrini
Bilmesinler bu fethin ne zaman, ne yerini
Dur! Savaşma yine de, sen kabuğuna sokul
Lakin günü gelmeden fethedilmez İstanbul
Salman TOPAL
İstanbul Destanı
…var ki İstanbul /…yok ki İstanbul
Sana bilmem hangi yönden bakayım
Gece başka gündüz başka güzelsin
Kâinatta eşsiz tek ve özelsin
Çağlar değiştirdi sevdan İstanbul
Efendimiz malum ezelden tanır
Binlercesi şehrin can kıskanır
Sinende yaşayan cennettir sanır
Cihanda emsalin yok ki İstanbul
Kalbini son defa fethedenlere
Elveda deyip de gitmeyenlere
İmkân bulamayıp gelmeyenlere
Engin hoşgörünle kızma İstanbul
Kâbe-i ziyaretgâhların vardır
Şühedadan namazgâhların yardır
ûlem-i insanlar çok arzu-dardır
Sevenin koynunda sar ki İstanbul
Köklü medeniyetlerin evisin
Tarihler boyunca ananevisin
Mukaddesatını yâd el de bilsin
Sırr-ı nikabını aç ki İstanbul
Her dinin mensubu ibadet eder
Havra Kilise ve Cami’ye gider
O insanlar gönül diliyle ne der
Sessiz niyetleri duy ki İstanbul
Tüm insanlar âlâ şeyler yazmışlar
Anlatacak bir söz bırakmamışlar
Nesillere misal hep taşımışlar
Ölçülmez değerin var ki İstanbul
Arz ile deniz ve mehtap bakıyor
Gerçek yıldızlardan taçlar takıyor
Her gönülde sevdan ataş yakıyor
Türlü dillerdesin bil ki İstanbul
Elbet ben de bir gün gelir geçerim
İlahi yasaya ben de naçarım
Yardan ya da senden vaz mı geçerim?
Bir eser de benden al ki İstanbul
Çınlar Camilerden ezan(ı)salası
Yıkar nefisleri def-i belası
Zeki’midir sanki tek müptelası
Eyyüb Sultan başta say ki İstanbul
Zeki İ. KIZILIŞIK
İstanbul’un Fethi
İstanbul sadece Fatih Sultan Mehmet tarafından değil ondan önceki padişahlar tarafından da pek çok kez kuşatılmış ama oranın fethi Fatih Sultan Mehmet hariç kimseye nasip olmamıştı.
Bizans İmparatorluğu´nun başkenti olan İstanbul (Bizans)‚ Fatih Sultan Mehmet tarafından 53 gün süren bir kuşatmadan sonra 29 Mayıs 1453´te fethedilmiştir. Tarihin çeşitli dönemlerinde birçok devletler tarafından 28 defa kuşatılmalara karşı koyan İstanbul´un aşılması güç olan ünlü surları‚ 29 Mayıs 1453 tarihinde aşılmış ve İstanbul (Bizans) fethedilmiştir.
Fatih Sultan Mehmet (II. Mehmet)‚ Sultan II. Murat´ın oğlu olarak 1431 yılında Edirne´de dünyaya geldi. 1451 yılında Sultan II. Murat´ın ölümü üzerine 19 yaşında olan oğlu II. Mehmet, ikinci defa tekrar tahta çıkar. Tahta oturduğu günden itibaren Bizans´ı fethetmek düşüncesi kafasını meşgul eder. Hatta bu düşünce; “-Ya Bizans´ı alırım‚ ya da Bizans beni alır” diyecek kadar sabit fikir haline gelir. Bu düşüncesini uygulamaya koymak için hazırlıklara girişti. Bunun için Edirne´de beş büyük top döktürdü. Her bir topu 60 manda çekebiliyordu. 350 adet irili ufaklı gemi yaptırarak güçlü bir donanma meydana getirdi.
Bizans´ın Karadeniz yoluyla Rusya´dan yardım almasını önlemek için‚ İstanbul Boğazı´nda‚ Yıldırım Beyazıt´ın 1392 yılında yaptırttığı Anadolu Hisarı´nın tam karşısındaki kıyıya Rumeli Hisarı´nı, dört ay gibi kısa bir zamanda yaptırdı.
Bu hazırlıklar yaklaşık 2 yıl sürdü. Hazırlıklar tamamlanınca da 1453 yılının 6 Nisan günü‚ 150.000 kişilik bir orduyla Edirne’den gelerek, İstanbul´u kuşattı. Sultan Mehmet, ordusunu‚ İstanbul´un kara surları önünde savaş düzenine sokar. Ordugahını da, Bizans İmparatoru’nun, kuşatma süresince savaşı seyir ve idare ettiği Tekfur Sarayı’nın tam karşısında, şimdiki Topkapı-Maltepe mevkisinde kurar. Savaş günlerce sürer.
21 Nisan 1453 günü Sultan Mehmet 72 parçalık bir donanmayı‚ Tophane´den karadan yağlı kızaklar üzerinde çektirerek‚ Tophane-Taksim´in kuzey tarafı-Kasımpaşa güzergahından geçirerek Haliç´e indirir. Bu durum düşman tarafında şaşkınlık ve moral bozukluğuyla karşılanır.
Günlerce süren yıpratıcı hücumlardan sonra ve kuşatmanın 53. gününde‚ bugünkü Topkapı ile Vatan Caddesi arasında bulunan Kale Kapısı denilen bölüm de bulunan surlarda açılan gediklerden Türk orduları şehre girerler. İstanbul’un Fethi ile birlikte Bizans İmparatorluğu da tarih sahnesinden çekilir.
kapak sayfasında hem şiir hemde bilgisi var yazıyor ama hepsi şiir