Jilet şiirler
En güzel damar jilet şiirler kısa sayfamızda, amatör ve ünlü şairlerden bu konu ile ilgili şiirleri bulabilirsiniz.
Çek git
Anarşist bir ağzın var senin
Ortalık aşka bulanmadan
Çek git
Yoksa delirecek bütün susanlar
Apış arandan geçen her öykü
Geri dönüşsüz bir jilet
Lakin şahdamarım
Kalbimden geçmiyor
Az yukarıya nişan al
Patlatmadan tüm mayınları
Ve yarım kalmadan ön sevişmeler
Çek git
Yoksa içimden düşecek
Bütün solcular
Jilet Kesiği Sızılarım
Buğday yanığı ağustos geceleri tüter burnumda
Sayamadım kaç yıldız maziye kayıp gitti
Masmavi gökyüzü uyurken haşmetiyle
Küskündü dolunay kanayan aşk yarasına
Ateş böcekleri gelincik tarlasında suskundu.
Jilet kesiği sızılarım zamansız, güzlerde kanıyor
Hasretin kül ediyor beklerken baharı
Kavaklar yapraklansa, güller adın da açsa
Kıvrılıp gelse akarsular, kuşlar dallarına konsa
Memleketimin kokularında doyasıya sana sarılsam.
Ben gidiyorken uzaklara ne çok ağlamıştın sevgilim
Dönüşü olmayan yollarda kaybolup gitmiştim
Per perişan düşerken boynum, kader demiştim
Vakit dolsa da gelebilsem, dokunsam nur endamına
Düşebilse bedenim özlenen şefkatli kollarına bir tanem.
Jilet
Kamaralarında çıplak
Kadın resimlerinin asıldığı
Savaş gemisinden
Bozma bir jilet
Her tıraş oluşumda
Hem okşar
Hem kanatır tenimi
Randevu
Bir jilet alıp
Kesmek isterim damarlarımı
Sonra da güzelce bir rüyaya dalmak
Sen gelirsin aklıma
Cumartesi randevumuz var
Yapamam
Vedat Didari
Yuh
Yuh döneklere kahpelere
Yuh satılık eşya gibi kendini gösterenlere
Sakalken bıyıklık taslayan
Jilet karşısında yumuşayanlara da yuh
Azem Kurt
Dördüncü Boyut
Bazen yalnızlık ölüm gibi
Bazen zaman başka yerlerde
Bir ressamın soluk tablosunda
Renkler, hisler sanki yok gibi
Bazen aşk başka yerlerde
Cehennem beni çağırıyor gibi
Ağlamak, hep ağlamak gelse de içimden
Hiçlik peşimde sanır, ürperirim
Kan damlar sanki bir yerlerimden
Beynim akar sanırım gözlerimden
Ressamların renksiz tablolarında
Her fırça darbesinde, hep ben yürürüm
Ölümü kör bir karanlığın ortasında
Gerçek, jilet gibi kesti
Uğultulu, sisli, boş odalarda
Duvarları yalayan hain bir sükût
Vahşi, arzu dolu gözlerimi
Gerçek, jilet gibi kesti
Farz et ki bir ruhum
Hayalet hayalet bakıyorum
Ne yaşamak, ne hissetmek
Beynine beynine batıyorum
Farz et ki bir ruhum
Vakıa, dördüncü boyuttayım
Ölümü kör bir karanlığın ortasında
Yapayalnızdım, insanları göremiyordum
Farz et ki bir ruhtum
İçmişçesine sarhoştum
Gerçek, zınk diye saplandı beynime
Başka başka zamanlarda yaşadım
İrfan Karapınar
Jilet Gibi
Jilet gibi keser
Fark edemezsin
Çatılmış kaşları, kara gözleri,
Sızladığında anlarsın,
Dilim dilim, pare pare
Yüreğin.
Kozan kalesine çıksan
Serinleyemezsin
Kadeh yetmez, şişeler az gelir,
Kara toprak kerpeteni olacak,
Sıkılmış dişlerinin.
Lokman gelse kâr eylemez
İflâh olmazsın Yağmur
Beklediğin, özlediğin,
Açılacak bir çukur.
Bir defa,
Kesilip, biçilmişsin,
Dili ile
Sevgilinin.
Oyununa Geldin Yaşamın
Koparıp da yüreğinin pırpırlarından
Katlayıp cebine koyduğun körkütük birkaç dize
Bir de düştü mü önüne
Oyununa gelirdin gece yarılarının
Şu sendeki sevda
Uzak dağ köylerinden buralara taşıdığın
Yitik kuşların ikincil düşleri
Boşuna yer arardı kendine
Sen hep o kadınlara giderdin
Sözlerin gözlerle söylendiği kaldırımlarda
Çoktan kim vurduya gitmiş
O kadınlara
Yırtık bir merhaba
Ağzının karanlığından saçılırken ortalara
Duyan bile olmazdı seni
Umudun yangın yeri odalarda
Bir de koğuş arkadaşların
İçlerinde aykırı rüzgarlar esen
Jilet bakışlı üç beş serseri
Hatırlar mısın
Abanıp abanıp da ranzalara
Kapanın elinde kalıyordu ipleri
Biri inmeden daha
Öbürü kalkıyordu perdelerin
Bir başladı mı vurmaya
Kötü vururdu bu İstanbul
Sen nerden bilecektin
Olmadı işte
Yağamadın bir türlü
Şöyle doyasıya
Kendi bulutlarından
Yanlış bir köşesine koymuşlardı seni
Oyununa geldin yaşamın
Kimse Bilmiyor
Kimse bilmiyor,
Bir tek ben
Biliyorum sevmenin tadını.
Pasta gibi tatlı,
Krema gibi kaygan,
Bir solukta insanın içine akan.
Kimse bilmiyor,
Bir tek ben
Biliyorum üzülmeyi.
İğne kadar ince,
Jilet kadar keskin,
Bir vuruşta insanın kalbini kıran.
Kimse bilmesin,
Bir tek ben
Biliyorum kendimi
Bir bakışta istediğini içine alan,
İstemediğini dışarıda bırakan.
Duygu Günkut
Ölmüşsün
Sadece üç resmin kaldı bende
Gözlerim dolar ilkine her baktığımda
Gözlerinin içi gülmüş, dişlerini sermişsin
Bir daha gülmeyecek gibi gür gülmüşsün.
Sadece üç resmin kaldı bende
Kara bulutlar dolanır ikinciyi gördüğümde
Gözlerin düşmüş yere derin bir düşe düşmüşsün
Daha önce hiç tanımadığım bir yüze dönüşmüşsün.
Sadece üç resmin kaldı bende
Gözlerime yaş dolanır üçüncüyü andığımda
Yerde kanlar, jilet ve yüzünü betona dönmüşsün.
Tüm kalbimle sevdiğim sen, bütünüyle ölmüşsün.
Emin Urundaş
Birader
Anlat memleketten şu bizim eli
Çal da pas tutmasın sazının teli
Gurbette bükülür garibin beli
Söyle bizim elinden dinlet birader
Sen beni sorarsan bitmedi borcum
Şu yalan dünyada dolma dı hurcum
Açılmadı gitti bağımda burcum
Sen Gitte halimi anlat birader
Gurbeti yar için bekler dururum
Benimle uğraştı bahtım gururum
Başlı parasına yanar gururum
O Yârime selamı ilet birader
Uzaktan geldin yorgunsun beli
Sanki üzerinde şu terin yeli
Senide ağlatmış sevginin seli
Dönersen veririm bilet birader
Gördün mü yavrumu nasıldır halı
Daha küçücüktü söyler mi dili
Kınalımı durur o yârin eli
Keser şu bağrımı jilet birader
Refikiyim dostu buldum ağladım
Sıladan haberi sordum ağladım
Sılaya selamım saldım ağladım
Sazın boş durmasın inlet birader
hayat…..
ne sevmeye nede sevilmeye değersin
sürgün ettin bu koca yüreği
bir yar verdin bende bir söz
çok sevdim ama zalim hayat
aldın gene benden o yari
şimdi ne yapsın bu deli yürek
şimdi ne yapsın onsuz bu gönül
çaresiz bitkinim artık
uçurumun dibindeyim
oysa ne çok sevmiştim o güzel yari
uğruna ölürcesine yemin etmiştim
bi daha sevmeyecem diye ey zalim hayat
ama bu deli yüreğime söz geçiremedim
yenik düştüm gene sana ey hayat
buda ders olsun bu deli yüreğime
anladımki……
eğer güzel olsaydın hayat doğerken ağlamazdık
eğer yaşarken temiz kalsaydık ölürken yıkanmazdık
(……..ZALİM HAYAT…….)
MASTER BELA ŞIRNAKLI REŞO MEKAN 73 / ŞIRNAK