Mevlana Celaleddin Rumi şiirleri
En güzel Mevlana şiirleri burada.
Mevlana Celaleddin Rumi şiirleri sayfamızda Mevlana tarafından yazılmış en güzel Mevlana şiirlerini ve kısa Mevlana şiirleri bulabilirsiniz.
Burada önemli bir noktayı hatırlatmak isterim. Altında yazarı olmayan şiirlerin hepsi kendisi tarafından yazılmıştır ve kendine aittir.
Bu sayfada
- Mevlana Aşk Nedir Şiiri
- Mevlana Ağıt Şiiri
- Mevlana Allah(c.c)’ım Bu Vuslatı Hicran Etme Şiiri
- Mevlana Anlatsana Şiiri
- Mevlana Ay İle Güneşim Geldi Şiiri
- Mevlana Bahar Şiiri
- Mevlana Başka Yarınlar Şiiri
- Mevlana Beri Gel Şiiri
- Mevlana Duy Şikayet Etmede Her An Bu Ney Şiiri
- Mevlana Bugün Ahmet Benim Şiiri
- Mevlana Dostlar Gün Bugün Şiiri
- Mevlana Mevlana Şiiri
- Raşit Keskin Mevlana Şiiri
- İbrahim Coşar Bu Gün Mevlana Günü Şiiri
- Fikret Gürsoy Mevlana ve Hoşgörü Şiiri
- Sultan Mustafa Mevlana Şiiri
- Feriha Ceylan Mevlana Şiiri
- Selim Temiz Mevlana ile Hoşgörü Şiiri
- Yavuz Bülent Bakiler Sana Geldim Mevlana Şiiri
- Mevlana Dün Gece Şiiri
- Metin Keleş Mevlana Şiiri
- Selim Temiz Mevlana ile Hoşgörü Şiiri
Mevlana Aşk Nedir Şiiri
*Şarabım aşk ateşidir, hele onun eliyle sunulursa öyle bir ateşe odun kesilmezsen yaşamak haram olur sana.
*Söz dalga dalga coşmada amma onu dudakla, dille değil, gönülle canla anlatman daha iyi.
*Aşk nedir, bilmiyorsan gecelere sor, şu sapsarı yüzlere, şu kupkuru dudaklara sor.
*Su nasıl yıldızı, ayı aksettirir, gösterirse bedenler de canı, aklı bildirir,gösterir.
*Can,aşktan binlerce edep öğrenmede, öylesine edepler ki mekteplerde okunup öğrenilmesine imkan yok.
*Gökyüzünde, yıldızlar arasında parlak ay nasıl görünürse aşık da yüzlerce kişi arasında öyle görünür, o göründü mü herkesin parlaklığı söner.
*Akıl bütün gidilecek yolları bilse bile,gene aşk yolunu bilemez, şaşırır kalır.
—
Mevlana Ağıt Şiiri
Göz gamın ne olduğunu bilseydi,
gökyüzü bu ayrılığı çekseydi,
padişah bu acıyı duysaydı;
göz gece demez gündüz demez ağlardı,
gökler yıldızlara, güneşle, ayla
gece demez gündüz demez ağlardı.
padişah bakardı ününe,
tacına, tahtına, tolgasına, kemerine,
gece demez gündüz demez ağlardı.
Gül bahçesi güzün geleceğini duysaydı,
uçan kuş avlanacağını bilseydi,
gerdek gecesi bu özlemi görseydi;
gül bahçesi hem güle hem dala ağlardı,
uçan kuş uçmaktan vazgeçer ağlardı,
gerdek gecesi öpüşmeye, sarılmaya ağlardı.
Zaloğlu bu zülmü görseydi,
ecel bu çığlığı duysaydı,
cellâdın yüreği olsaydı;
Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı,
ecel bakardı kendine ağlardı,
cellât, yüreği taş olsa, ağlardı.
Kumru, başına geleceği duysaydı,
tabut, içine gireni bilseydi,
hayvanlarda bir parça akıl olsaydı;
kumru selviden ayrılır ağlardı,
tabut omuzda giderken ağlardı
öküzler, beygirler, kediler ağlardı.
Ölüm acılarını gördü tatlı can,
koyuldu işte böyle ağlamaya.
Olanlar oldu, gitti dostum benim.
şu dünya bir altüst olsa, aülasa yeri var.
öylesine topraklar altında kalmışım.
—
Mevlana Allah(c.c)’ım Bu Vuslatı Hicran Etme Şiiri
Allah(c.c)’ım bu vuslatı hicran etme
Aşkın sarhoşlarını nalan etme
Sevgi bahçesini yemyeşil bırak
Bu mestlere bahçelere kasdetme
Dalı yaprağı vurma hazan gibi
Halkını başı dönmüş zelil etme
Kuşunun yuvasının ağacını
Yıkma da kuşlarını perran etme
Kumunu ve mumunu karıştırma
Düşmanları kör et de şadan etme
Hırsızlar aydınlığın düşmanıdır
Onların işlerini asan etme
İkbal kıblesi yalnız bu halkadır
Umut kabesin öyle viran etme
Bu çadır iplerini öyle katma
Çadır senindir eya sultan etme
Yok dünyada hicrandan daha acı
Ne istiyorsan et de onu etme
—
Mevlana Anlatsana Şiiri
Gönül dostum anlatsana,
İlimizde Mevlana`yı.
Ulu zatın hoşgörüsü,
Yolumuzda Mevlanayı.
Kıymet verir her insana,
Ulvi görev düştü sana,
Çevir deyişik lisana,
Dilimizde Mevlana`yı.
Fetetti nice gönüller,
Ruzi mahşedeki kullar,
Bülbül sedasında diller,
Gülümüzde Mevlana`yı.
EZGİNİ geldik gideriz,
Hakka borcumuz öderiz,
Hatırdadır yad ederiz,
Telimizde Mevlana`yı.
—
Mevlana Ay İle Güneşim Geldi Şiiri
Ayla güneşim geldi, bak göz ışığım geldi
İnci kaynağım geldi altın pınarım geldi
Sarhoşum nice ondan coştu bakışım nurdan
Özge şey mi istersin? Özge yoldaşım geldi!
O gümüş tenli güzelim girdi Yusuf’um kapıdan
O yol kesenim geldi, tövbe bozanım geldi
Eski yoldaşım dinle! Dünden iyidir şimdi
Müjde sarhoşuydum dün, ondan ulağım geldi
Dün fenerle ben kentte pek arandığım o kişi
Gör bugün yol üstünde güller bostanım geldi
Sardı elleri belime hem kucakladı o beni
Bir taç ve kemer sundu, işte sultanım geldi
Bak bahar ve bahçesine! Bak şarap kadehlerine!
Bak coşan azıklarına! Gül şeker dalım geldi
O hayat suyumdur hey! Ben ölümden korkmam ki
Ürkmem serzenişlerden, çünkü kalkanım geldi
Ondan yüzük aldım hey, ben Süleyman’ım artık
Ah nasılda şahane, baştaki tacım geldi
Dert haddini aştıkça aşkta yolculuk ettim
Yolculuktan ah Mevlam mutluluk payım geldi
İçki vaktidir şimdi şimşek çakıyor başta
Uçmak vaktidir şimdi kol ve kanadım geldi
İşte parlamak vakti bir seher gibi parlak
İşte gürlemek vakti çünkü aslanım geldi
Aldılar beni yerden, sözlerim yarım kaldı
Vardım göğe dünyadan arlanış savım geldi
—
Mevlana Bahar Şiiri
Sevgili tutmuş yularımdan beni,
develer gibi habire çeker.
Esrik devesini böyle nereye götürür,
böyle hangi katara?
Hem canımı çiğnedi benim o,
hem bedenimi çiğnedi.
Gönlümü bağladı benim o,
kırdı şişemi.
Ne iş yaptırmaya götürür, bilmem,
nereye götürür beni.
Sevgili takar beni oltasına,
atar karaya balık gibi.
Sevgili kurar gönlüme bir tuzak,
avcıdan yana çeker sürür beni.
Bakarım tabiat başlar büyük işine:
Bulutlar gelir uzaktan
katar katar, küme küme.
Bulutlar sular ovaları.
Bulutlar yürür dağlara doğru.
Uyanır açar gözlerini yeryüzü.
Gökler çalar davulunu.
Dalların gönlüne çeker gülün özü
en güzel kokusunu baharın.
Tohumun gönlü başlar vermeye tohum.
Ağaç durmadan söyler, döker içini.
—
Mevlana Başka Yarınlar Şiiri
Bugün yüzünde bir başka güzellik var senin,
bugün dudağında başka bir tad var,
boyunda başka bir yücelik.
Bugün kırmızı gülün bir başka daldan.
Ayın gökyüzüne bugün sığmamış.
Göklere benzeyen göğsün bugün daha geniş.
Hangi yanından kalktın bu sabah, söyle,
bir başka kavga var dünyada senin yüzünden,
dünyada bir başka gidiş
Biz senin gözlerinden gördük
arslanlara meydan okuyan o ceylanı,
Başka bir ovası var o ceylanın bugün
iki cihandan da dışarı
Seven insanın ayağı mı yok,
işte ona ölümsüzlük kapandı.
Yukarlarda onunla uçar gider.
Gözlerinin denizinde onu arama.
Oinci bir başka denizde.
Bakarsın bugün sever bu yürek,
yarın sevilir bakarsın.
Yüreğimin özünde başka yarınlar var.
——
Mevlana Beri Gel Şiiri
Beri gel, daha beri, daha beri.
Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?
Bu hır gür, bu savaş nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim işte.
Ne diye bu direnme böyle, ne diye?
Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?
Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek,
Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?
Zengin yoksulu hor görür, ne diye?
Sağ soluna yan bakar, ne diye?
İkisi de senin elin, ikiside,
Peki, kutlu ne, kutsuz ne?
Topumuz bir tek inciyiz, bir tek.
Başımız da tek, aklımız da tek.
Ne diye iki görür olup kalmışız
İki büklüm gökkubbenin altında, ne diye?
Sen habire gevele dur bakalım,
Habire ‘Usul boylu birlik çam ağacı’ de,
Sonu nereye varır bunun, nereye?
Şu beş duyudan, altı yönden
Varını yoğunu birliğe çek, birliğe.
Kendine gel, benlikten çık, uzak dur,
İnsanlara katıl, insanlara,
İnsanlarla bir ol.
İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz.
Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane.
Erkek arslan dilediğini yapar, dilediğini.
Köpek köpekliğini ede durur, köpekliğini.
Tertemiz can canlığını işler, canlığını.
Beden de bedenliğini yapar, bedenliğini.
Ama sen canı da bir bil, bedeni de,
Yalnız sayıda çoktur onlar, alabildiğine,
Hani bademler gibi, bademler gibi.
Ama hepsindeki yağ bir.
Dünyada nice diller var, nice diller,
Ama hepsin de anlam bir.
Sen kapları, testileri hele bir kır,
Sular nasıl bir yol tutar, gider.
Hele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak,
Can nasıl koşar, bunu canlara iletir.
Mevlana Celaleddin Rumi
—
Mevlana Duy Şikayet Etmede Her An Bu Ney Şiiri
Duy şikayet etmede her an bu ney,
Anlatır hep ayrılıklardan bu ney.
Der ki feryadım kamışlıktan gelir,
Duysa her kim, gözlerinden kan gelir.
Ayrılıktan parçalanmış bir yürek
İsterim ben, derdimi dökmem gerek.
Kim ki aslından ayırmış canını,
Öyle bekler, öyle vuslat anını.
Ağladım her yerde hep ah eyledim,
Gördüğüm her kul için dostum dedim.
Herkesin zannında dost oldum ama,
Kimse talip olmadı esrarıma.
Hiç değil feryadıma sırrım uzak,
Nerde bir göz, nerde bir candan kulak?
Aynadır ten can için, can ten için,
Lakin olmaz can gözü her kimsenin.
Ney sesi tekmil hava oldu ateş,
Hem yok olsun, kimde yoksa bu ateş!
Aşk ateş olmuş dökülmüştür ney’e,
Cezbesi aşkın karışmıştır mey’e.
Yardan ayrı dostu ney dost kıldı hem,
Perdesinden perdemiz yırtıldı hem.
Kanlı yoldan ney sunar hep arz-ı hal,
Hem verir Mecnunun aşkından misal.
Ney zehir, hem panzehir, ah nerde var,
Böyle bir dost, böyle bir özlemli yar?
Sırrı bu aklın bilinmez akl-ile,
Tek kulaktır müşteri, ancak dile.
Gam dolu günler zaman hep aynı hal,
Gün tamam oldu, yalan, yanlış, hayal.
Gün geçer yok korkumuz, her şey masal,
Ey temizlik örneği sen gitme, kal!
Kandı her şey, tek balık kanmaz sudan,
Gün uzar, rızkın eğer bulmazsa can.
Olgunun halinden ah, anlar mı ham?
Söz uzar, kesmek gerektir vesselam.
Mevlana Celaleddin Rumi
—
Mevlana Bugün Ahmet Benim Şiiri
Bugün ahmet benim,
ama dünkü Ahmet değil.
Bugün anka benim,
ama yemle beslenen kuşcağız değil.
Enelhak kadehiyle
bir yudum içen sızdı
Tarılık şarabından.
Şişelerle, küplerle içtim ben, sızmadım,
ben, sultanların aradığı sultan.
Ben hâcetler kıblesiyim.
Gönlün kıblesiyim ben.
Ben cuma mescidi değilim,
insanlık mescidiyim ben.
Ben saf aynayım,
sırım dökülmemiş, paslanmamışım.
Ben kin dolu bir gönül değilim,
Sinâ dağının gönlüyüm ben.
Üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum,
benim sarhoşluğumun sonu yok.
Tarhana çorbası içmem ben,
can yemeği yerim,
içerim can şerbeti.
İşte sarttı seni
bir gümüş bedenlinin özlemi.
Altın haline geldin artık.
Sen altına âşıksın,
altın benim rengime âşık.
Gönlü saf sûfiyim ben,
benim tekkem âlem,
medresem dünya benim.
Değilim abalı sûfilerden.
İster yakarış eri ol sen,
meyhane eri istersen,
bundan sanki ne çıkar?
Yok cumartesiymiş, yok cumaymış,
bence ne farkı var?
Gerçeğin tadını alan er
ne altına aldırış eder,
ne kalendar tacına bakar.
Ne tasası vardır, ne kini.
Ey Tebriz’li hak Şems’i,
yüzünü göstermediysen sen,
yoksul çaresiz kalırdı kulun;
ne gönlü olurdu, ne dini.
Mevlana Celaleddin Rumi
—
Mevlana Dostlar Gün Bugün Şiiri
Toy, düğün kumaş oldu, ölçüldü biçildi.
Toy, düğün elbise oldu uzun boya.
Toylar, düğünler tam bizim için,
Toyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya.
Şekere eş oldu dudu kuşu,
zühre eş oldu aya.
Toylar, düğünler tam bizim için,
toyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya.
Bugün hayat öylesine rahat.
Bugün yürekler öylesine ferah.
Bugün insanlar öylesine kardeş.
Toylar, düğünler tam bizim için,
toyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya.
Ey şehrimizi aydınlatan sultan,
güvey oluyorsun bir güzele bu gece.
Ne de güzel yürüyorsun mahallemizde salına salına,
ne de güzel akıyorsun deremize çağlaya çağlaya,
ey bizi unutmayan, bizi arayan dost,
ey bizim suyumuz, ırmağımız.
Toylar, düğünler tam bizim için,
toyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya.
Dostlarım, gün bugün,
oynayın, raksedin, dönün.
Bir bölük halk deniz gibi köpürüyor,
bir bölük halk dalga dalga secdede.
Bir bölük halk kılıç gibi savaşıyor,
bir bölük halk kanımızı içmede.
İşte girdi gerdeğe nergisle gül,
işte astım davulumu boynuma.
Toylar, düğünler tam bizim için,
toyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya.
Mevlana Celaleddin Rumi
——
Mevlana Mevlana Şiiri
Metin Keleş tarafından Mevlana için yazılmış bir şiiri okuyacaksınız.
Hoş görünün mimarısın
Gönüllerin baharısın
Türkülerin diyarısın
Canım Mevlana Mevlana
Döner durur semahların
Ne güzeldir sabahların
Çoktur senin aşıkların
Ağlar Mevlana Mevlana
Az da biter çokta biter
İnsana insanlık yeter
Gönüller hep seni sever
Yanar Mevlana Mevlana
Aşık Metin bitmez sanma
Hakkı uzakta arama
Bu gönülde ki yarama
Derman Mevlana Mevlana
Metin Keleş
—
Raşit Keskin Mevlana Şiiri
Raşit Keskin tarafından Mevlana için yazılmış bir şiiri okuyacaksınız.
Aşkın girdabına tutulmuş
Döner Hakk’a doğru Mevlânâ
Gönüller Hakk’ı onda bulmuş
Gözlerin nuru Mevlânâ
Sevgi bağından bir nehr akar
Üstündeki köprü Mevlânâ.
Bahçesinde hep güller kokar
O güllerin gülü Mevlânâ
Nura boğmuş meşhur beldeyi
Akan gözyaşıyla Mevlânâ
Sevgiyle yoğurmuş her şeyi,
Dağıyla taşıyla Mevlânâ
Aç olan gelsin bu dergâha
Ekmek, su, sevgidir Mevlâna.
Yükselir nuruyla Allah’a
Menzile çizgidir Mevlâ’na
Yelken açar hep sonsuzlara
Dalar ummanlara Mevlânâ
Bazen çıkar da yıldızlara
Bakar, insanlara Mevlânâ
Raşit Keskin
—
İbrahim Coşar Bu Gün Mevlana Günü Şiiri
Unutalım yürekte beslenen tüm kinleri
Bu gün hoşgörü günü bu gün Mevlana günü,
Birleştirelim dostlar dünyadaki dinleri
Görmeyelim küskünü bu gün Mevlana günü
Gel diyordu Mevlana kim olursan öyle gel
Kardeş yaratıldık biz olur mu ki bizden el
Tanrı insanı sever güzel olursa amel
İnsandan yok üstünü bu gün Mevlana günü,
Unuttum bana karşı yapılan hakareti
Sizde beni affedin, beslemeyin nefreti
Bak Mevlana göstermiş bizlere işareti
Unutalım biz dünü bu gün Mevlana günü,
Coşari sesleniyor sevgi olsun yürekte
İnsanlık için her şey, özü vardır gerçekte
Yapılan her sevabın hepsi ayrı ölçekte
Bozmayalım bütünü bu gün Mevlana günü
İbrahim Coşar
—
Fikret Gürsoy Mevlana ve Hoşgörü Şiiri
Mevlana değince, aklıma ilk gelir, hoşgörü
İslam Dininin, ana temelidir, hoşgörü
İnsanların kalbini fethetmektir, hoşgörü
Yaratılmışı, yaratandan ötürü sevmektir, hoşgörü
Yıllardır hoşgörünün simgesisin, Ey Mevlana
Ellerimizi göğe değil, açarız Mevla’ma
Konya’dan, Dünyaya ışık tuttun, Ey Mevlana
Dualarımız daim ulaşsın, Mevla’ma
Mevlana, tasavvufun babası
Çok değerlidir, üzerindeki abası
İncelik ondadır, yoktur kabası
Oraya koşuyor, Mevlana kasabası
Kâinat dönüyor, Mevlana’nın döndüğü gibi
Mevlana’nın kıymetini bilmeyenlerin, göründü dibi
Onun elinde ve dilinde, hiçbir zaman bulunmaz çivi
Mevlana ve hoşgörüden anlamayanlara, sunarım kivi
Fikret Gürsoy
—
Sultan Mustafa Mevlana Şiiri
Nice canan terk eyleyip aşkını
Döne döne gelir sana Mevlana
Nice tövbe kıran, dergah kaçkını
Yuna yuna gelir sana Mevlana
Kimi uddan geçip kimi kopuzdan
Kimi Hintten, Çinden kimi Oğuzdan
Bir gün içmek için şeb-i arusdan
Kana kana gelir sana Mevlana
Gönül sığmamışsa gönül kabına
Derdi olan bakar mı hicabına
Vahdet lokmasını Hak şarabına
Bana bana gelir sana Mevlana
Varlığın sırrını bildi bileli
Evini barkını terk eden veli
Kendini savrulan yaprak misali
Sana sana gelir sana Mevlana
Sultan’ın bir ateş düştü içine
İster Çine gitsin ister Maçine
Terk edip varlığı senin hiçine
Yana yana gelir sana Mevlana
Sultan Mustafa
—
Feriha Ceylan Mevlana Şiiri
Senin yolun hak yoludur
Kokuların gül kokudur
Dedin şems de pirimdir
Sana dönerim Mevlana
Hak ilmidir Amelinde
Hoş görülük temelinde
Hak şerbeti ellerinde
Sana dönerim Mevlana
Güller gülistan da açar
Gül kokusu amber saçar
Gül yüzünde güllerin var
Sana dönerim Mevlana
Elbet varırsam diyarına
Ellerim de güller sana
Eğri boynum düşer yana
Sana dönerim Mevlana
Feriha bir garip kuldur
Fersah fersah dert doludur
Fırsatçı mahşer kurdur
Sana dönerim mevlana
Feriha Ceylan
—
Selim Temiz Mevlana ile Hoşgörü Şiiri
Uzayın derin bir sırrı var, döner kardeşçe
Dünya döner, devran döner, sonra yine döner
Kendi etrafında döner Dünya, hiç durmadan
Ezeli ve ebedi bir sabırdır, Mevlana
Güneş çok uzaktır,hem ısıtır hem de yakar
Herşey toprakta başlar, toprakta tekrar biter
Zaman, döner bir Dünya’dır; ışığı Güneş’tir
Ezeli ve ebedi bir sabırdır, Mevlana
Yağmur yağan râhmettir, tekrarlanan zahmettir
Toprak verir, tekrar alır, tekrar can’dır toprak
Yaradan yaratmış, çok çeşitli ve de kutsal
Ezeli ve ebedi bir sabırdır, Mevlana
Dönerek işleyen ‘İlâhi’ bir ışıktır ‘O’
Dönerek işleyen bir Dünya’dır, Mevlana
Sabırla akan, zamanla mekandır Mevlana
Yüzde yüz ilimdir yaradan; elçi Mevlana
Selim Temiz
—
Yavuz Bülent Bakiler Sana Geldim Mevlana Şiiri
Sana geldim Mevlana…
Düştüm yollara Fatiha’larla
Önümde yemyeşil ışıktan bir iz
Yıkanmış yaprak gibi tertemiz
Sana geldim Mevlana…
Herşey öylesine mağrur,sessiz,tertemiz
Geçmiş asırlardan beri tertemiz
Bir el dokundurursam sandukalara
Uyanır Horasan erleri
Sana geldim Mevlana…
Divan durdum önünde, duygulu, sessiz
İçimde ne hasret, ne gül, ne bülbül
Şimdi ezan nur alem, nur Konya
İşte sabır, işte aşk, işte tevekkül
Sen bilirsin Mevlana…
Sana geldim Mevlana…
Ayet ayet İslam,nakış nakış Türk
Bir türbe içinde ne güzel mana
Serin bir rüzgarla çok uzaklardan
Sana geldim Mevlana…
Yavuz Bülent Bakiler
—
Mevlana Dün Gece Şiiri
Ne güzel geceydi dün gece, ne güzel geceydi:
Onunla sarmaşdolaş, dudak dudağa,
talih kapısı ardına kadar açık,
güneş kucağımızda.
Ne güzel geceydi dün gece, ne güzel geceydi:
Şarap tasını her sunuşunda
diyordu aklına başına al.
Hani dün gece aklın da tam sırasıydı ya!
Mevlana Celaleddin Rumi
—
Metin Keleş Mevlana Şiiri
Hoş görünün mimarısın
Gönüllerin baharısın
Türkülerin diyarısın
Canım Mevlana Mevlana
Döner durur semahların
Ne güzeldir sabahların
Çoktur senin âşıkların
Ağlar Mevlana Mevlana
Az da biter çokta biter
İnsana insanlık yeter
Gönüller hep seni sever
Yanar Mevlana Mevlana
Aşık Metin bitmez sanma
Hakkı uzakta arama
Bu gönülde ki yarama
Derman Mevlana Mevlana
Metin Keleş
***
Selim Temiz Mevlana ile Hoşgörü Şiiri
Uzayın derin bir sırrı var, döner kardeşçe
Dünya döner, devran döner, sonra yine döner
Kendi etrafında döner Dünya, hiç durmadan
Ezeli ve ebedi bir sabırdır, Mevlana
Güneş çok uzaktır, hem ısıtır hem de yakar
Her şey toprakta başlar, toprakta tekrar biter
Zaman, döner bir Dünya’dır; ışığı Güneş’tir
Ezeli ve ebedi bir sabırdır, Mevlana
Yağmur yağan rahmettir, tekrarlanan zahmettir
Toprak, verir, tekrar alır, tekrar can’dır toprak
Yaradan yaratmış, çok çeşitli ve de kutsal
Ezeli ve ebedi bir sabırdır, Mevlana
Dönerek işleyen ‘İlâhi’ bir ışıktır ‘O’
Dönerek işleyen bir Dünya’dır, Mevlana
Sabırla akan, zamanla mekândır Mevlana
Yüzde yüz ilimdir yaradan; elçi Mevlana
Selim Temiz
Ben Bende Değil Şiiri
Ben bende değil, sende de hem sen, hem ben,
Ben hem benimim, hem de senin, sen de benim,
Bir öyle garip hale bugün geldim ki
Sen ben misin, bilmiyorum, ben mi senim.
Bir Gececik şiiri
Bir gececik uyuma, ne olur.
Ayrılık kapısını çalma bir gececik.
Bir gececik dostların gönlü olsun,
ne olur sabahı et bir gececik.
Bir gececik gözlerimiz seninle aydın olsun,
kör olsun şeytan bir gececik.
Dünyayı güzel kokular sarsın bütün.
Karanlıklardan ışıklar aksın ovalara.
Sofrandakiler dirilsin bir gececik.
Bir gececik uyuma, ne olur.
Ayrılık kapısını çalma bir gececik.
Bir gececik ata bin, meydana gel.
Gönüller bir gececik rahat olsun,
göğüsler meydana dönsün bir gececik.
Yeniler giyinelim biz kulların.
Musa gibi sen bir sopa al eline.
Sopa bir anda elinde yılan olsun.
Süleyman gibi sen karıncaların yanına var.
Karıncalar bir anda birer Süleyman olsun.
Ne olur, bir gececik kapısını çalma ayrılığın.
Bir Olur mu? şiiri
Bir Olur mu?
Biri geldi, hoca senai öldü dedi.
Yabana atılır bir er değildi ki, omuz silkelim.
Saman çöpü değildi ki uçtu diyelim.
Su değildi ki, soğuktan dondu diyelim.
Tarak değildi ki, bir saç teli kırdı onu diyelim.
Buğday tanesi değildi ki, toprakla kayboldu diyelim.
O şu toprak yurtta bir altın gömüsüydü.
Bir arpaya sayardı iki cihanı.
Aldı topraktan yaratılan bedeni bir gün,
fırlattı toprağa attı.
Aldı götürdü akıl dene şeyi.
Yanlış laf mı ediyoruz ne?
Kimsenin bilmediği bir can daha vardı,
bağışladı gitti o canı sevgiliye.
Saf şarap tortu koyvermişti.
Safı tortunun üstüne çıkmıştı,
arınmıştı tortudan.
Günlerden bir gün, azizim,
yolda birbirlerine rastlamışlar,
birlikte yolculuk etmişlerdi,
bir kürt, bir maraga’lı, bir rey’li,
bir de rum ülkesinden biri.
Biri olur muydu atlas kumaşla kara çul?
Elbet yollar ayrıldı bir gün.
her biri kendi yurduna gitti.
Bizim Canımıza Gelsin şiiri
Hastalıklar senden uzak olsun, ey canlarımızın rahatı,
ey gören gözümüz,
kem gözler senden uzak olsun!
Bedenin sağlam olsun, ay yüzlü güzel,
gölgen başımızdan eksik olmasın!
Gül bahçesine benzeyen yüzün,
o gönül otlağımız,
ovamızın yeşilliği,
nasılsa hep öyle kalsın,
hep öyle taze, yeşil.
Bizim canımıza gelsin
senin bedenine gelen ağrı.
Bu Ayrılık
Kusuruma bakmayın benim, dostlar,
bağışlayın beni.
Ben davullara, bayraklara aldırmayan
bir padişahın yoluna düşmüşüm,
deli divane olmuşum.
Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben,
çok uzaklardan geçen bir hayal gibi.
Ama yok da sayılmam hani,
var olan bir şeyim ben.
Haydi ben bensiz geleyim,
sen sensiz gel.
Ne varsa şu ırmağın içinde var,
soyunalım iki can,
dalalım şu ırmağa, hadi.
Bu kupkuru yerde yakınmadan gayri ne gördük,
bu kupkuru yerde ne gördük zulümden gayri.
Bu ırmakta ne ölmek var bize,
bu ırmakta ne gam var, ne keder var, ne dert.
Bu ırmak alabildiğine yaşamaktan,
bu ırmak iyilikten, cömertlikten ibaret.
Durma, çabuk gel, gelmem deme.
Ne evet demek yaraşır sana, ne hayır, dostum,
senin şânına sadece gelmek yaraşır.