Yaşar Kemal Şiirleri
Bu sayfada
Yaşar Kemal’in En Güzel ve Kısa Şiirleri
6 Ekim 1923 yılında Osmaniye’de doğan şair, 91 yaşında 28 Şubat 2015’de İstanbul’da öldü. 1939’da ilk şiiri Seyhan, 1943’te ise ilk şiir kitabı “Ağıtlar” yayınlandı. Yaşar Kemal şiir anlayışı olarak toplumcu gerçekçi şiir akımı temsilcileri arasındadır. Genel olarak şiirlerinde ağıt, tabiat, yaşama sevinci, çocukluk, hasret, yalnızlık, hüzün, zaman, umut, ölüm, aşk ve sevgi gibi konuları işlemiştir. Yaşar Kemal’in aşk şiirleri arasında “Yalnızlık” en sevilen eserlerinin başını çekmektedir. “Bekle” ve “Bu Sabah” diğer önemli eserleri olarak kabul edilir. Bu yazımız içerisinde Yaşar Kemal’in en kısa şiirleri de dahil olmak üzere en güzel 16 şiirini hazırladık.
Yaşar Kemal şiirleri;
1. Yalnızlık
Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin.
Su olsan kimse içmez,
Ölür de susundan
Yol olsan kimse geçmez,
Sarp kayalara uğratır da yolunu
Elin adamı ne anlar senden?
Çıkarsın bir dağ başına,
Bir ağaç bulursun
Tellersin pullarsın
Gelin eylersin.
Bir de bulutları görürsün,
Bir de bulutları görürsün
Bir de bulutları görürsün
Köpürmüş gelen bulutları
Başka ne gelir elden?
Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde
Şu dünyanın ıssızlığı
Tanrı kimsenin başına vermesin
böyle bir yalnızlığı!
Küçük Dergi, Sayı 1, Nisan 1952
2. Bu Sabah
Bu sabah gök güzel, mavi, tertemiz;
İçimden geçiyor aydınlık bir iz.
Öyle bir saadet ince belirsiz,
İnandım ki artık ben gülüyorum.
Bu sabah sütünü emdim sevincin;
Düştü kabuk gibi haset, fitne, kin;
Umut kirmeninde eğrilmek için
İpek gibi tel tel sökülüyorum.
Kovdum yüreğimde yatan garibi;
Bu sabah şu ufkun benim sahibi.
Bir ışık içinde akan su gibi
İçimden içime dökülüyorum.
Görüşler, Sayı 55, Temmuz 1943
3. Bekle
Elbet bir gün, bütün çiçekler beyaz açar
Hür ve mes’ut bir şarkı halinde
Penceremizden uzanır nur.
İstediğimiz şekilde doğar gün,
Dilediğimiz gibi yağar yağmur.
Gök yüzüne hayranlığımız biter;
Kapımıza çırılçıplak gelen bahar,
Bir tohum halinde toprağa düşer.
Bizim için başka türlü eser rüzgâr
Bahçelerin aşinalığı artar.
Herkes gibi biz de doyasıya yaşarız hayatı
Yıldızlar dilimizle konuşur.
Elbet bir gün, bizim de sevgilim
Köyümüzde beyaz badanalı, bir evimiz olur.
Kovan, Sayı 1, Ağustos 1943
4. Ağıt
Çiçekler demet demet açıyor
Yaşamak, bahçende tomurcuk
Doldur yastıgına arzuları
Ve koy başını üstüne,
Öksüz çocuk.
Uykuyla dolu toprak damlara,
Tatlı bir ninnidir yağmur
Sabahla koyun koyuna yatanım uyan!
Bütün tarlalara başaktır,
Bütün harmanlar nur.
5. Hanna’ya Şiirler
Dört bulut salıverdim gökyüzüne
Gökyüzünün en yücesine, ucuna
Biri turuncu, biri yeşil, biri al, birisi apak
Dört top bulut yolladım gökyüzünün en ucuna
Dört top ışıktan, koskocaman
Turuncusuna sevgi yükledim
Yeşiline dostluk
Arkadaşlık yükledim alına arkadaşlık
Apak buluta barış yükledim,
Ne kadar çok özlemişsek barışı o kadar çok
Gidin dedim bulutlarım yeryüzünün üstüne
Yağın dedim bulutlarım yeryüzüne
Yağmadık hiçbir yer bırakmayın, hiçbir yer, hiçbir yer
Ama hiçbir yer, hiçbir yürek, hiçbir göz, hiçbir kulak
Hiçbir ova, hiçbir çiçek bırakmayın
Her yere, her yere, her yere yağın,
Yağın ha yağın,
Yağın ha yağın, yağın ha yağın
Yağın ha yağın ha yağın
Yağın insan yüreklerine
1973, İsveç
6. Şikayet
Hey bre ağalar gelin
Beği şikayet edelim.
Söylen çektiğimiz neden
Yoğu şikayet edelim.
Yollar menzilde kalıyor
Alçaldıkça alçalıyor;
Buluttan rüşvet alıyor
Göğü şikayet edelim.
Fezalar dolusu dert var,
Yalnız köylülerde mert var
Boş yere akıyor sular,
Dağı şikayet edelim.
Turna bağının gülüyüz,
Taşlı dağların yoluyuz,
Göğcelim şimdi ölüyüz
Sağı şikayet edelim.
Görüşler, Sayı 39, 2. Teşrin 1941
7. Güzelleme
Rüyan, pınarlarda buğulanan nur,
Sevgin sırma sırma dökülen şafak.
Seninçin ekini öpüyor yağmur,
Tarlada seninçin büyüyor başak.
Çiçekli yaylası ve berrak sular;
Gözlerinde duman duman arzular
Menevşe kokulu saçına bahar
Beyaz fecirlerden örtüyor duvak
Dokuduğun gülle işlenmiş gölgen
Umudunu iplik iplik eğirsen
İnce, taze bir sabahla gerinen
Çiğdem çiçekleri aşkına kundak
Çiğlerle yıkıyor gün seherini
Sabah gönderiyor davetlerini
Seninçin en leziz nimetlerini,
Sofra sofra açan şu kardeş toprak.
Ülkü, Sayı 48, 12 Eylül 1943
8. Merhaba
Dünyanın ucunda bir gül açılmış
Efil efil esen yele merhaba
Karanlığın sonu bir ulu şafak
Sarp kayadan geçen yola merhaba
Gün be gün yüreğim ulu yalımda
Engel tuzak kurmuş bekler yolumda
Zulümlerde işkencede ölümde
Bükülmeyen güce kola merhaba
Acıda kahırda çekmiş geliyor
Güneşten boşanmış kopmuş geliyor
Bir ışık selidir, sökmüş geliyor
Nazım usta, coşkun sele merhaba
Alınacak Anadolu’nun öcü
Yerde kalmıyacak çekilen acı
Açıldı geliyor şafağın ucu
Şu doğdu doğacak güne merhaba
Selam olsun dört bir yana merhaba
Akan kana düşen cana merhaba
Hesap sorulacak güne merhaba
Türküler söyleyen dile merhaba.
1973
9. Uyanış
Bilmiyordum,
Buğulu ekinlerdeki taze düşü.
Ve tan yerinde gerinen billur öpüşü.
Bilmiyordum,
Kovanların petek petek saadetle dolduğunu.
Gün doğunca gecenin kaybolduğunu..
Bilmiyordum, gökyüzünün bu kadar mavi olduğunu..
Bilmiyordum.
10. Zafer
Hep bir ağızdan bir zafer türküsü söyleyeceğiz,
Anamızın südü gibi ak.
Hep bir ağızdan bir zafer türküsü söyleyeceğiz
Gülerken toprak.
Bu güzel bu yiğit vatanda,
Kılıçlar şafakla da öpüşecek
Eski bahadır destanların üstüne,
Dalga dalga ışık düşecek.
Bu mukaddes, bu hür atalar yurdunda,
kalbimize dikilen bayrak;
Taze sabahlar içinde daima,
Zafer zafer dalgalanacak…
Al al güller koparacağız,
Şehitlerin göğsünden
Ufuklar boyu şahlanmış atlarla,
Adanmış alaylar geçecek,
Sonsuz aydınlıklar üstünden.
Hep bir ağızdan bir zafer türküsü söyliyeceğiz,
Kalelerin burcuna çekilirken zaman.
Hep bir ağızdan bir zafer türküsü söyliyeceğiz,
Eşsiz ve kahraman.
Görüşler, Sayı 56-57, Ağustos-Eylül 1943
11. Mağosa’yı Tavaf
Küçülmüş küçülmüş te güneş
Küçülmüş yedi ülker olmuş
İnmiş toprağa
Olmuş ta bir parça alev
Giriyor o mabede.
Ve hüzünlü dallarda kuşlar,
Söylüyorlar karanlık gecelerin
yaslı türküsünü..
Büyümüş büyümüş te güneş.
Olmuş fezalar dolusu
Çıkıyor, o mabetten.
Ve şimdi sevinçli dallarda kuşlar,
Söylüyorlar bu parlak gündüzün
şakrak türküsünü…
Görüşler, Sayı 30, 1. Kanun 1940
12. Bir Arzu Günü
Gel seninle bir cenup şehrinde buluşalım.
Ağaçlar çiçek açtığında,
Bahar güldüğünde,
Bir sel halinde yıldızlar
İçimize döküldüğünde.
Aşktan yana iyilikten konuşalım.
Üstümüzde sarhoş bir gökyüzü,
Altımızda mes’ut bir toprak.
Ne güzel olur bilir misin?
Orda seninle yaşamak.
Yeter artık
Ben burada rahat değilim.
Gel seninle bir cenup şehrinde buluşalım.
Gel anam – babam, gel kardeşim, gel sevgilim.
13. Ey Ahali
Duyduk duymadık demeyin
Bir çocuk kayboldu
Elinde defne dalı
Parmakları tanyeri
Saçları darmadağınık
Dalgalanır yağmur içinde
Bulup getirene
Görüp haber verene
Aydınlık yepyeni bir dünya verilecektir.
Ey ahali bulan var mı, gören var mı
İyiye doğruya güzele selam durulacaktır.
14. Masal
Köy çocukları,
Diz dize vererek
Koyu söğüt gölgelerinde
Peri masalları söyler,
Peri masalları dinlerdik…
Söğüt dallarında
Peri kanatları asılıydı.
Samanyollarında,
Peri mezarları vardı.
Hepsini görürdük
Bir damla kan
Ve bin damla gözyaşı
Var sanırdık…
Kanı alnımıza sürer,
Göz yaşıyla yıkanırdık,
Ekmeğimizi dürer,
Kan kuruyunca alnımızda
Ağaç mataramız yanımızda,
Köye dönerdik…
15. Talih
Gün vurdu dağların ardına
Göğün maviliğini
Özlediğimiz an
Gün vurdu dağların ardına
Sabah buram buram tüttü
Bacalardan
Terketti yuvaları kuşlar
Dudaklarda şarkılar güldü
Köy çocuklarının topladığı yıldızlar
Harman yerine döküldü
Nura büründü başaklar
Taze bir ninniyle gerindi toprak
Alınlarda billur ter damlaları
Ve sebepsiz yaşamak
Gün vurdu dağların ardına
Bir sabah buğusu halinde huzur
Dağıldı tarlalara
Gün vurdu dağların ardına
Yaban gülleriyle büyüyen talihim
Selam durdu bahara
16. Bu Türkü Bitmesin
Bu türkü bitmesin bu dağlarda;
Büyüsün başaklarda arzular.
Yağsın bu yağmur sebepsiz
Üstüne saf çocuk rüyalarının.
Bu türkü bitmesin bu dağlarda;
Toprak öpsün mavi göğü, gözlerinde dağ kızlarının.
İmrenip şehvetine maviliğin, kucaklasınlar boşluğu çobanlar.
Bu türkü bitmesin bu dağlarda;
Harman yerinde kalan rüyalarımız
Filizlensinler bir yaz sonu,
Ve uyusun kuş yuvalarında
Unutulan hatıralar.
Bu türkü bitmesin bu dağlarda…
Kaynaklar
- Bugünlerde Bahar İndi (2010)