Zeki Müren şiirleri

En güzel Zeki Müren şiirleri sayfamızda, amatör ve ünlü şairlerden Zeki Müren ile ilgili şiirleri bulabilirsiniz.

1. Suları Taşladım Şiiri

Suları taşladım ellerimde boğdum seni harelerde
Artık yaban gözler görmeyecek yüzünü,
Öldün, aşkım dirildi.
Boynu bükük kır çiçekleri tutsun yasını
Söğütler kamçılasın beni
Ellerimle boğdum seni
Bir oyuncak kayık battı kıyıda
Bir çocuk ağlıyordu
Ben sana,
Sen kağıttan sandala kıydın,

Yapmamalıydın.
Çocuk benim gözlerimde hıçkırdı
Ben çocuğun avasında haykırdım
Bugün durgun suların kalbini kırdım,
Kırmamalıydım.

Şartmış gibi baharı müjdeliyordu yaban sümbüller
Kimeydi bu mutlu haber, nerdeydi?
Durgun sular dargın,
Batan kayık yorgun
Yalnızdım.
Kırılası ellerimle sulara mezar kazdım.

2. Alfabem 23’e İndi Şiiri

Tüm anılarım Kaf Dağı’nın ardında kaldı
Duygularım bir gece kuşunun gözbebeğinde
Yel üfürdü,
Sel götürdü.
Kor aldı
Ne’m varsa bu mor dünyada sevmekten öte.

Balçık çöktü göz pınarlarıma
İçimin en derininde sarı yapraklar
Günler düne, dünler güne
Hepsi yarına
Onlar da beni bırakacaklar..
Hatıralar arka odaya yığılmış
Hatıralar benden uzak
Bana yakın
İçimi kavurur her sabah bir kez
Karşı minarede titreyen ses
Tüm anılarım Kaf Dağı’nın ardında
Kanım bile benim değil artık
Duygularım bir baykuşun kanadına sindi,
Alfabem 23’e indi.

3. Alınyazım Şiiri

Allah (cc) Baba’nın mürekkebi bitmedi mi benim alnımı yazarken?
Ya da nasıl kırılmadı kalemi?
O zaman alfabeler beş harfli miydi?
Yalnız senin ismin mi kolay geldi tanrıya?
Yeşiller nerdeydi?
Pembeler yok muydu?
Toz maviler, beyazlar?

Fon kara,
Yazı kara,
Benden başka okuyanı olmayan sayfa, kaderim.

3. Kara Rıhtım Şiiri

Saçların günah koksa
Kirpiklerin ihanetten dökülse
Tırnaklarından yabancı ellerin soğukluğu süzülse
Rıhtımda bekleyenin benim
Yaşarken bahçen
Göçünde mezarın kalbimdir derdin
İçine gömmek için mi kıydın bana
Hiç gelmesen de bekleyeceğim
Güvertelerde uçuşan nice el var
Bana da bir siyah mendil sallayan olur
Bir gün yanlışlıkla
Seni saadet kuşlarının kanadı getirmişti
Leylek gagalarında yaban ülkelere göçesin diye mi
Ruhumun iklimine uysan ne olur
Ben değiştirirdim dünyamı ya da isteseydin

Dileseydin kutuplarda taze hurma toplardım ellerimle
Ekvator damlarından buzlar sarkıtırdım
Gitmek istedin
Ne gönlünün iklimi
Ne ruhundaki mevsimler..
Hepsi bahane, gitmek istedin
Bekleyeni olan rahat gider
Benim de bekleyenim olsaydı rahat giderdim
Nereye..
Senin ülkene.
Hiç dönmesen de bekleyeceğim
Güvertelerde uçuşan nice el var
Bir gün bana da bir siyah mendil sallayan olacak Yanlışlıkla
Ben.. ben..
Gözlerim beklemekten kör olmuş
Hasret şarkıları söyleyeceğim iskelelerde.

4. Aradığım Dünya Şiiri

Benim dünyamda kar buğday buğday yağar
Kış ortası çiçeklenirdi dallarımız
Benim dünyamda poyrazlar ılık eserdi kuzeyden
Teşrimde yeşil erik sokaklarda

Benim dünyamda
Aşk vefa çarşıda satılırdı
Merhamet pazartesi perşembe sergilerde
Değiştirdim o dünyayı
Bu dünyada baktım hiçbiri yok
Değiştireceğim bu dünyayı da.

5. Avucumdaki Dua Şiiri

Avucumdaki dua parmaklarımdan süzüldü
Sana mum yaktım içimden
Gene gözlerine gömüldüm
Mezarsız ölüler ölüsüz mezarlar

Defne yaprağında ayçiçeğinde seni bir ısırganda aradım
Her sabah karşı bayırdan doğdun her mehtapta üşüttün içimi
Gel bana dağların başı gel
Deli gönlümün deli yoldaşı gel
Pabucun bağsız saçların ıslak gel
Avuçlarında çile getir tırnaklarında nefret
Cebimdeki kini al.

6. Bulutlardan Gelen Ses Şiiri

Bulutlardan gelen ses
Kuruyan bağrıma yağmur gönder
Bereket yolla gönül tarlama
Bulutlardan gelen ses
Şimşek şimşek ihanetin
Mor mor hasretin
Sızı sızı aşkın var.
Yağmurun, gönül tarlam olmasa nereye yağar?

Bulutlardan gelen ses
Gökkuşağından bir demet düğünüme
Gökkuşağında siyah yok ki

Kara çelenk isterim omuzlarım üstünde

Miniciktim, “Allah” (cc) derlerdi, göğe bakardım
Bak, şimdi de öyle
Nasıl yağdırılır mevsimsiz yağmurlar?
Şubatla ağustos kardeş midir?
Sarı gönlüm, sarı gönlüm, sarı gönlüm.
Güz güz her çağı aşkıma
Sana mağmadan bir avuç ateş yollasam
Sen kuruyan bağrıma su,
Uyan, bulutların üstünde
Bu ne uykusu?

7. Bursa Sokağında Vurdular Şiiri

Beni bursa sokağında vurdular
Güneşi olmayan bir sabahta
Yeşil şarap aktı bileklerimden
Bir çöpçünün nasırlı eli saçlarımda
“picadilly” kızları öbek öbek göz pınarlarımda
Sarhoşlar avuçlarımda yürüdü
Ömür çizgim bir postalın kabarasında
Güneşi olmayan bir sabahta
Beni bursa sokağında vurdular
Küf kokan kızlar taşıdı kollarımdan

Terli köy çocukları
İşkembe işkembe eller
Sarımsı sarımsı dişler
Tüm sarı ne varsa, tüm solgun her şey
Eflatun gözler, siyah dudaklar
“picadilly” kızlarında
Beni bursa sokağında vurdular
Bir akşam gazetesinde sayfa sayfa ismim
Karakol taşları hep soğuk mudur?
Ağustos’ta da nem nem midir merdivenler?
O günden beri güneşsiz sabahlardan korkarım
O günden beri…
O sokağın her taşında ben varım.

8. Çigan Çocukları Şiiri

Çigan çocukları..
Bir gün, kuru yapraklar üstünde
Siyah adımlarınla sen,
Avuçlarında acı yeşil vefasızlık, geleceksin.
Sonu olmayan bir yolda.
Tek yapraklı ağacın buruk gölgesinde bekleyeceğim.

Saçlarında riya, nefesin üşütecek tırnaklarımı
Çigan çocuklar çalı çırpı yakacak karşı tepede.

Bir köpek uluması kurşuni
Sonsuzdaki türkü sesi buğulu
Ağlayacaksın, yanakların kuru..
Eski yalanlarını kirpiklerine dizeceksin
Nemli riya, yaş gerçek.

Bir gün kuru yapraklara basarak, boş
Bana döneceksin siyah adımlarınla
O vadide bekleyeceğim.

Çigan çocuklar böğürtlen toplarken
Bir kız acı şarkılar söyleyecek derinden
Ağlayacağız sonsuzda
Çigan çocuklar türkü yakacak ardımızdan, garip hicaz.
“Sevmişlerdi” diyecekler.

Şarkımız büyük kentlerin kirli duvarlarında yankı
Şarkımız lamba şişelerinde is
Şarkımız bar dumanlarında hüsran
Şarkımız viyana ormanlarında senfoni

Gerçek aşkmış diyecekler.
Diyecekler, inanmadan.
Ve bir gün, sevecekler
Onlara da yeni türküler yakacak çelimsiz çigan çocukları
Yeni kirpiklere yeni yalanlar dizilecek
Bir kız, soluk şarkılar söyleyecek derinden
Ölümsüz bir vadide

Yalnız beyaz menekşeler dinleyecek, boynu bükük
“Gerçek sevgiymiş” diyecekler, inanmadan.
Buruk türküler yakacak, çigan çocukları.

9. Ekvator Tesbihim Şiiri

Ekvator tesbihim…
Sonbahar bakışlarında yeşerir, yeşeriverir aşk
Nisan defnesinde dal gibi
Geçmişin karanlıklarında ürperir, ürperiverir kin
Gözbebeklerimde hal gibi

Gönlüme kilit vurdum paslı altından der, deyiverir Gözlerin
Dudakların çal gibi.
Çocukluğumun kış odasında, yorgun şiltede boynum
Tedirgin rüyalarımda bugünler masal gibi.

Ya o gözler? ah o gözler…
Arısı sen, peteği ben
Acı buruk bal gibi

Ayrılalım bitsin artık
Haykıran sen, sızlanan ben

Vermem derken, deli gönlüm al diyor.
En acı gerçekleriyle hayat
Paslı çivilerde gözbebeklerimiz
Karanlıklarla siyahlar pembe bir hayal gibi.

Ufuklardan gelen ses
Kuduran bulutlar
Yerçekimi gök kanunu
Ceviz kabuğunda okyanus
Bağımsız bir sal gibi.

Telve yalardım çocukken
Beyaz fincan ak hayal
Gönlümün ta derini
Simsiyah bir fal gibi

Ekşi kokan matador
Riya dolu İspanyol kızı
Gönülleri tekmeleyen topuklar
Ümitlerim, sol omzumdan akmış kıpkırmızı şal gibi.
Göğe açık avuçlarım, ekvator tesbihimde dualar
Dudakların git dese, bakışların “kal” gibi.

10. Gözümden Öpme Şiiri

Gözümden öpme ayrılıktır derdin
Öpmedim ayrılmadık mı
Uğursuz diye firuze yüzüğünü denize attın
Mavi taş deniz kızında kolye sen beni sattın
Yeni ay görünce yüzüne bakardın
Göz bebeklerimde sen vardın
Leyleği havada görmek için seninle yer yüzünü unuturdum
Hasret kurşunuyla dün dört karga vurdum
Güvey duvağı görmezmiş düğünden evvel
Şimdi ellerin bile bana el
Evliya bahçesinde nar ağacı
Dalına gönlümden çile bağladım
Eski nemli dualarıma ağladım
Helva dağıttım öksüzlere kandillerde
Sen ordasın ben yaban illerde
Gözümden öpme ayrılıktır derdin
Öpmedim ayrılmadık mı

11. Hani Şiiri

Hani, hani bıraktığım gibi bulacaktım seni!
Rengine renk, huyuna huy eklenmiş!

Hani ayrıldığın yağmurlardaki gibi ıslak kalacaktın.
Saçların kurumuş, yalnız saçların!

Hani bastığımız taşlar nemli olacaktı hep!
Ah bu ağustos.

Hani yeşil giymeyecektin!
Gözlerini siyaha boyatacaktın!
O neftiz gözlerin.

Hani beni hep sevecektin!
Akrep vefasızlığı!
Akrep vefasızlığı.

12. İskeleler Şiiri

İskeleler artı gemilerin pervanesinde
Her limandan bir hatıra kalır
Bulutlarla el ele
Odun kulübeydi hayalimiz

Saçlarımız defne, aşkımız çam kokacaktı
Sen çorbamı pişirirken, ben odun kıracaktım
“Çamurlu ayaklarınla girme, çamurlu ayaklarınla girmesene” Diye bağıracaktın kulübeye..

Ne bileyim kalbime bir gün balçık balçık çökeceğini

Koca yemiş, karamuk avuçlarımda
Ceplerimde sevgi getirecektin vadiden
Kalbimde burcu burcu şefkat
Gözlerimiz çarşafsız yatağın beyazında

Rüzgarlar dolduracaktı maşrapamızı
Huyu suyuna hasretim bak, sivri sinekli gölde
Yalnız senin için yaşamak, yalnız seninle ölmek
Tüm benim olasın derdim

İskeleler artı gemilerin pervanesinde
Her limandan bir hatıra kalır.

13. Kaderim Şiiri

Sıcacık bakışlarında ısınırım
Ilıcık gülüşlerin gevşetir içimi
Gözlerin anamın yoğurduğu hamurdaki samimiyet
Aşkın Hıdırellez sabahı küpten çektiğim niyet

Ütüsüz giysiler gibisin derbeder
Sen güzde ümit baharda keder
Bulgur bulgur karda damıma yağan
Nisanda bakracımı doldurduğum

Kader koydum adını kader

Sitemin kuzey rüzgârlarında çığlık
Güneyin mandalinalarında esersin
Anlayamıyorum bilemiyorum
Gönlüm seni sevdi mi dersin?

13. Kazancı Yokuşu Şiiri

Paris sokaklarında sabaha karşı
Çöp tenekelerinden aşk dökülür
Aşıklar balık kılçıklarında
Ölür…
Şanzelize yağmurda buğulu ayna
Çiçekli jartiyerlerin gölgesi iz iz
Kişiler geçer kişiliksiz
Madrid balkonlarında zehirli asma gülleri
Kertenkele gözlü kızlar
Kök temiz filiz kirli
Roma, nerondan arta kalan yaralar
Aşk çeşmesinde kalp paralar
Kazancı yokuşunda bir yatır var
Ömürle yarışır mumları erimekte
Beni orada bekle
Ne çilekeş
Ne vefakâr
O ne sırdaş dede
O yokuş baharda da ıslaktır
Güzde de
Kayan kendi ayağın
Düştüğün kendi kaldırımın
O yokuşta niceleri neler diler
O yokuşta gün ışırken
Çöp tenekeleri ve yalnız
Kediler.

14. Pranga Şiiri

Sana bir türkü yaktım gönlümce
Zulüm dolu, hicran dolu
Ben dolu
Aşk doğar, yaşar, ölür derdin
Ölmedi işte

Sen Allah (cc) mısın be
Sana bir türkü yaktım kendimce
Yalan dolu, dolan dolu, sen dolu
Sevgimi ben doğurdum
Ben yaşattım
Sen vurdun
Gebermedi
Yaşamayı öğretirken öldürdün beni
Cezan pranga olmalı.

15. Ölmek İstiyorum Şiiri

Yücelerden gelen sese çek beni Tanrı’m!
Bilinmeyen diyarları istiyorum
Oralarda türkü söylemek,
Oralarda şarkı..
Yıldızdan yıldıza atlamak
Tabanlarım alev alev..

Karadut gölgesinde başak olur mu
Hayallerim saçma

Saçma diye sana derler
Sen diye de bana
Kaç serçe vuruldu sorsana

Bilinmeyen diyarlarda bıldırcın yağarmış
Topsuz tüfeksiz
Saçmasız sensiz
Sabır koruk helva
Helva koruk sabır

Kulaklarımdaki bu sessiz musikiden kurtar Tanrı’m!
Yıldızlara çek beni
Bilinmeyen diyarların
Bilinmeyen kişisi olmak istiyorum
Ölmek istiyorum!

16. Rakımda Buz Parçasısın Şiiri

Rakımda buz parçasısın, yudumladıkça yanarım
Sen aysberglerin torununun torunu,
Ben macellanı’n ta kendisi
Kutuplarda ekvatoru keşfettim

Şimdi ren, Nil’e dökülüyor
Niagara, şap Denizi’ne
Van Gölü’nü Colorado’ya aktarabilsem ah

Hayallerim sıcak, buz eridi öksüz kadehimde
Her damlada sana yandım
Andıkça andım, andım, andım.

16. Seni istiyorum Şiiri

Vefasızlık gözümde çapak,
Her pınar kurur bir gün,
Unutma ağustosta pınar,

Nisansız baharlarda olsa,
Teşrifsiz güzler,

Aşksız mevsimler,
Çorak anılar,

Karda yeşil erik diyorum,
Ama…
Seni istiyorum!

17. Vişne Lekesi Şiiri

Ninem vişne kaynatırdı kış için
Komşu kızlar sıra sıra çeşme başında
Kan damlası, vişne lekesi.

Cesaretim bileklerini kesmişti,
Anamın ilk tokadı
Yaradana ilk kinim
Kendime ilk inancım
O meşhur reçeldi

Küçük ellerimde morluk
Gözlerimde yeşermeyen yeşiller
İntikamın ak gömleği
Kan kızılı, vişne lekesi
İlk tokat
İlk nefret
İlk inancım kendime

18. Tek Kişilik Din Şiiri

Hayallerimden kulübe ördüm
Yolsuz, damsız.
Alnımın ateşinde ısıtırım elimi
Or kütükler yakarım göz bebeklerimde

Gamsız..
Çoban yıldızından kıskanırım
Çamların nefesinden
Gündüzleri yalnız benim sanırım
Ürperirim gecelerin sesinden..

Ne yitirdiysem karanlıklar götürdü
Seni onlara kaptırmam
Tek kişilik din yarattım
Ellere taptırmam.

19. Simidimde Susamdın Şiiri

Yıldızları gökyüzünde sever aşıklar
Ben, hepsi düşsünler isterim, tek tek…
Muradım seni dilemek…

Ağaçlar hiç çiçeklenmesin
Tüm aylar şubat olsun
Sen yağmuru severdin
Bana ıslak bir günde neler verdin…

“Rüzgarlar göz pınarlarımda buz
Kış aşk mevsimidir” derdin
Hırçın geceler kollarımda titrerdin

Simidimde susamdın sabahları
Çayımda şeker gün doğarken
Dön ne olur, henüz erken…

Katıksız ekmek boğazımda düğüm
Çayı buruk içiyorum
O, bana vadettiğin gün var ya,
O gün, sen gelsen de ölüversem diyorum..

Yıldızları gökyüzünde sever aşıklar
Ben, hepsi düşsünler isterim, tek tek.
Muradım seni dilemek.

19. Yıllar Şiiri

Yıllar yıllar, yıllar. iş ki güzel geçsin o yıllar.
Yıllar. yine yıllar, yine yıllar, yine yıllar.
Takvim yaprakları düşecek tek tek
Seni seveceğim mahşere dek!
Bir yıl başı fırtına vurdu kapımı,

Müjdeler getirdi rüzgâr.
Buğu buğu eridi gözümde hatıralar.
Nice eski hikaye, nice yeni masallar.
Tatlı, buruk, bazen koruktan helva,
Bazen helvadan koruk.
Nice yıllar.

Nazlim

Universiteit Gent üniversitesinden 2003 yılında mezun oldum. İngilizce, Almanca ve Türkçe bilmekteyim. Çeşitli sitelerde yazılar yazarak başladığım gazetecilik serüvenini serbest gazeteci olarak devam ettirmekteyim. Okuyucuların dikkatini çekecek haberleri 2004 yılından beri Nazlim.NET sitesinde yazmaktayım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir