Ziya Gökalp Şiirleri: En Güzel 15 Şiiri

Bu sayfada

En Güzel ve Kısa Ziya Gökalp Şiirleri

Ziya Gökalp, 23 Mart 1876 yılında Diyarbakır’da doğan, 48 yaşında iken 25 Ekim 1924’te Ankara’da vefat eden şair, yazar, toplum bilimci ve siyasetçidir. Millî Edebiyat Dönemi Türk şiirinin önemli temsilcilerinden biri olan Gökalp’in ilk şiir kitabı “Kızıl Elma” 1914’te yayımlanmıştır.

Ziya Gökalp, şiirlerinde milliyetçilik, vatan sevgisi, Türk tarihi ve kültürü, dil ve edebiyat gibi konuları işlemiştir. Eserlerinde Türk milletinin birliğini ve kalkınmasını savunan Gökalp, milli bilincin oluşmasına katkıda bulunmuştur. Gökalp’in en önemli şiirleri arasında “Kızıl Elma” şiiri gelirken, diğer sevilen eserleri ise “Vatan” ve “Ergenekon” şiirleridir. Bu yazıda, Ziya Gökalp’in en kısa şiirleri de dahil olmak üzere en güzel 15 şiirini hazırladık.

İşte, Ziya Gökalp’in bazı şiirleri:

1. Asker Duası

Elimde tüfek, gönlümde iman,
Dileğim iki: Din ile vatan.
Ocağım ordu, büyüğüm sultan,

Sultana imdâd eyle ya Rabbi!
Ömrünü müzdâd eyle ya Rabbi!

Yolumuz gaza, sonu şehadet,
Dinimiz ister sıdk ile hizmet
Anamız vatan, babamız millet,

Vatanı mamur eyle ya Rabbi!
Milleti mesrur eyle ya Rabbi!

Sancağım tevhit, bayrağım hilal
Birisi yeşil, ötekisi al,
İslâm’a acı düşmandan öç al,

İslâm’ı âbâd eyle ya Rabbi!
Düşmanı berbâd eyle ya Rabbi!

Kumandan, zabit, babalarımız,
Çavuş, onbaşı, ağalarımız,
Sıra ve saygı yasalarımız,

İlgili Makaleler

Orduyu düzgün eyle ya Rabbi!
Sancağı üstün eyle ya Rabbi!

Cenk meydanında nice Koçyiğit,
Din ve yurt için oldular şehit,
Ocağı tütsün, sönmesin ümit,

Şehidi mahzun etme ya Rabbi!
Soyunu zebun etme ya Rabbi!

Ziya Gökalp’in Asker Duası şiiri, vatan sevgisi, inanç ve milliyetçilik temalarını işleyen, Balkan Savaşı’nın zorlu atmosferini yansıtan duygusal bir şiirdir. Bu yönüyle Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir.

2. Çocuk Duaları

Her sabah erken
Uyanırım ben.
Derim gönülden

Elhamdülillah.

Bülbüller sazda,
Güller niyazda,
Derim namazda:

Elhamdülillah.

Şimdi gün doğar,
Der hep insanlar:
Vazifemiz var!

Elhamdülillah.

Buyurur hünkâr,
Altun anahtar,
Mektebi açar.

Elhamdülillah.

Her sabah erken
Düdük ötmeden
Sınıftayım ben

Elhamdülillah.

Sabah oldu bak,
Hep gönlü çıplak,
Halk, sana müştak,

Ey yüce Allah!

Gazada ordu,
Çıkar Bozkurt’u,
Kurtarsın yurdu;

Ey yüce Allah!

Memleket senin,
Hilafet senin,
Bu ümmet senin,

Ey yüce Allah!

Ümmetini sev,
Devletini sev,
Milletini sev,

Ey yüce Allah!

Vatanı kurtar,
Hakanı kurtar,
Her canı kurtar,

Ey yüce Allah!

Anama acı,
Babama acı,
Yuvama acı,

Ey yüce Allah!

Ziya Gökalp’in “Çocuk Duaları” şiiri, masumiyet, içtenlik ve umut temalarını işleyen, çocukların saf duaları aracılığıyla insanlığın ve toplumun geleceğine ışık tutan bir eserdir. Gökalp, çocukların dualarıyla, onların temiz ve masum dünyalarını, Tanrı’ya olan güven ve inançlarını yansıtarak, toplumsal ve insani değerleri yüceltir. Şiir, çocukların umut dolu mesajlarını ve geleceğe yönelik iyimser bakışlarını okuyucuya aktarır.

3. Vatan

Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar manasını namazdaki duanın.
Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur’an okunur.
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda’nın.
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!

Bir ülke ki toprağında başka ilin gözü yok,
Her ferdinde mefkûre bir, lisan, âdet, din birdir.
Mebusanı temiz, orda Boşo’lar’ın sözü yok,
Hududunda evlâtları seve seve can verir;
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!

Bir ülke ki çarşısında dönen bütün sermaye,
Sanatına yol gösteren ilimle fen Türk’ündür;
Hirfetleri birbirini daim eder himaye;
Tersaneler, fabrikalar, vapur, tiren Türk’ündür,
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!

Ziya Gökalp’in “Vatan” şiiri, Türk milletinin bağımsızlık ve egemenlik mücadelesini, vatan sevgisi ve milliyetçilik üzerinden anlatan, duygusal ve ideolojik bir eserdir. Şiir, bireyleri vatanlarına karşı sorumluluk duymaya ve bu uğurda fedakarlık yapmaya teşvik eder.

4. Ali Kemal’e

Ben Türküm! diyorsun, sen Türk değilsin
Ve İslam’ım! diyorsun, değilsin İslam
Ben, ne ırkım için senden vesika,
Ne de dinim için istedim ilâm.

Türklüğe çalıştım sırf zevkim için,
Ummadım bu işten asla mükafat
Bu yüzden bin türlü felaket çektim
Hiç bir an esefle demedim: Heyhat!

Hatta ben olsaydım: Kürt, Arap, Çerkez;
İlk gayem olurdu Türk milliyeti
Çünkü Türk kuvvetli olursa, mutlak,
Kurtarır her İslam olan milleti!

Türk olsam olmasam ben Türk dostuyum,
Türk olsan olmasan sen Türk düşmanı
Çünkü benim gayem Türkü yaşatmak,
Seninki öldürmek her yaşatanı.

Türklük, hem mefkurem, hem de kanımdır:
Sırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil
Türklük hadimine ‘Türk değil! ‘ diyen
Soyca Türk olsa da ‘piçtir’, Türk değil.

Ziya Gökalp’in Ali Kemal’e şiiri, 1921 yılında kaleme alınmış ve Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkan gazeteci ve yazar Ali Kemal’e cevaben yazılmıştır. Bu şiirde Gökalp, Ali Kemal’in Türkçülüğe ve Kurtuluş Savaşı’na karşı tutumunu eleştiriyor ve ona sert bir cevap veriyor.

5. Turan

Nabızlarımda vuran duygular ki tarihin
Birer derin sesidir, ben sahifelerde değil
Güzide, şanlı, necip ırkımın uzak ve yakın
Bütün zaferlerini kalbimin tanininde
Nabızlarımda okur, anlar, eylerim tebcil.

Sahifelerde değil, çünkü Atilla, Cengiz
Zaferle ırkımı tetviç eden bu nasiyeler,
O tozlu çerçevelerde, o iftira-âmiz
Muhit içinde görünmekte kirli, şermende;
Fakat şerefle numayan Sezar ve İskender!

Nabızlarımda evet, çünkü ilm için müphem
Kalan Oğuz Han’ı kalbim tanır tamamiyle
Damarlarımda yaşar şan-ü ihtişamiyle
Oğuz Han, işte budur gönlümü eden mülhem:

Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan;
Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.

Ziya Gökalp’in Turan şiiri, 1910 yılında kaleme alınmış ve Turancılık ülküsünü anlatan önemli bir eserdir. Bu şiirde Gökalp, Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar uzanan geniş bir coğrafi bölgeyi kapsayan Turan birliğini ve bu birliğin kurulması gerektiğini savunuyor.

6. Köy

Ey Türk, senin köyün hür bir yuvadır
Çiftlik değil, yoktur beyi, ağası
Her köylünün var bir çifti, tarlası,
Öz evinde o hem bey, hem ağa’dır.

Hiç kimsenin yarıcısı, rençberi
Olmaz, ancak olur vatan askeri.

Kalmaz köyde göz eriml ruhunun.
Hakanlığın dört ucunu kuşatır.
Bir tufandan, himmetiyle Nuh’unun,
Çanakkale mucizesi parlatır.

Hem kaptanda, hem tayfada keramet
Olmasaydı, bulur muyduk selamet?

Ümmi değil, muallimsiz kalsa da;
İmamı yok, gene bilir dinini.
Dost ve düşman kimdir, tanır dünyada,
Doğru bulur sevgisini, kinini.

Ona cami, mektep, kitap yapınız.
Emin kalır hudutta her kapınız.

Lakin ey Türk, bu mesut köy bitiyor!
Mültezimin, faizcinin, tüccarın
Pençesinde! Diyor: “Beni kurtarın!”
Bu üç işi senden çabuk istiyor!

“Kaldır aşar usulünü, aç banka,
Yap her semtte bir zirai sendika.”

Ziya Gökalp’in Köy şiiri, 1914 yılında yazılmış ve ilk olarak Yeni Hayat dergisinde yayımlanmış önemli bir eserdir. Bu şiirde Gökalp, Türk toplumunun temelini oluşturan köylüyü ve onun önemini yüceltiyor. Şiir, doğallık, çalışkanlık, toplumsal dayanışma ve geleneksel değerler gibi temalar etrafında şekillenir ve Türk milletinin milli kimliğini, özünü ve değerlerini yüceltir. Gökalp, bu şiiriyle köy yaşamını sadece bir yaşam biçimi olarak değil, aynı zamanda milli değerlerin ve kültürün yaşatıldığı bir mekân olarak idealize eder.

7. Lisan

Güzel dil Türkçe bize,
Başka dil, gece bize.
İstanbul konuşması
En saf, en ince bize.

Lisanda sayılır öz
Herkesin bildiği söz;
Manası anlaşılan
Lügate atmadan göz.

Uydurma söz yapmayız,
Yapma yola sapmayız,
Türkçeleşmiş, Türkçedir;
Eski köke tapmayız.

Açık sözle kalmalı,
Fikre ışık salmalı;
Müteradif sözlerden
Türkçesini almalı.

Yeni sözler gerekse,
Bunda da uy herkese,
Halkın söz yaratmada
Yollarını benimse.

Yap yaşayan Türkçeden,
Kimseyi incitmeden.
İstanbul’un Türkçesi
Zevkini, olsun yeden.

Arapçaya meyletme,
İran’a da hiç gitme;
Tecvidi halktan öğren,
Fasihlerden işitme.

“Gayn”lı sözler emmeyiz,
Çocuk değil, memeyiz!
Birkaç dil yok Turan’da,
Tek dilli bir kümeyiz.

Turan’ın bir ili var
Ve yalnız bir dili var.
“Başka dil var.” diyenin,
Başka bir emeli var.

Türklüğün vicdanı bir,
Dini bir, vatanı bir;
Fakat hepsi ayrılır
Olmazsa lisanı bir.

Ziya Gökalp’in Lisan şiiri, 1914 yılında kaleme alınmış ve Türkçenin önemini ve gelişmesi gerektiğini savunan önemli bir eserdir. Bu şiirde Gökalp, Türkçenin bir milletin kimliği ve bağımsızlığı için ne kadar önemli olduğunu vurguluyor ve Türkçenin korunması ve geliştirilmesi için bir çağrıda bulunuyor.

8. Ala Geyik

Çocuktum, ufacıktım,
Top oynadım,acıktım.

Buldum yerde bir erik,
Kaptı bir Ala Geyik.

Geyik kaçtı ormana,
Bindim bir ak doğana.

Doğan, yolu şaşırdı,
Kaf Dağından aşırdı.

Attı beni bir göle;
Gölden çıktım bir çöle,

Çölde buldum izini,
Koştum, tuttum dizini.

Geyik beni görünce,
Düştü büyük sevince.

Verdi bana bir elma,
Dedi, dinlenme, durma.

Dağdan yürü, kırdan git,
Altın Köşke çabuk yet.

Seni bekler ezeli,
Orda dünya güzeli.

Bin yıllık çile doldu!
Bunu dedi, kayboldu.

Yedim sırlı elmayı,
Gördüm gizli dünyayı.

Gündüz oldu, geceler;
Ak sakallı cüceler,

Korkunç devler hortladı,
Cinler, cirit oynadı.

Kesik başlar yürürdü,
Saçlarını sürürdü.

Bir de baktım, melekler,
Başlarında çiçekler.

Devlere el bağlıyor,
Gizli gizli ağlıyor.

Kılıcımı çıkardım,
Perileri kurtardım.

Kurtardığım periler,
Adım adım geriler,

Kanadını açardı,
Selam verir, kaçardı.

Az, uz gittim, dolaştım,
Altın Köşke ulaştım.

Bir kapısı açıktı,
Öteki kapanıktı.

Kapalıyı açarak,
Açığa vurdum kapak.

At önünde et vardı,
İt, ot yemez ağlardı;

Otu ata yedirdim,
Eti ite yedirdim.

Açtım bir elmas oda;
Dev şahı uykuda

Gördüm, kestim başını,
Dedim, Ey dev nerede?

Nerede Dünya Güzeli?
Dedi, Elinde eli!

Döndüm, baktım. Bir Kırgız
Elbiseli güzel kız.

Durmuş, bakar yanımda,
Şimşek çaktı canımda.

Güldü, dedi, Türk Beyi!
Tanıdın mı geyiği?

Kimse, beni bu devden
Alamazdı. Ancak sen,

Kaya deldin, dağ yardın,
Geldin, beni kurtardın.

Ah o imiş anladım,
Sevincimden ağladım,

Dedim, Turan Meleği!
Türkün yüce dileği!

Yüz milyon Türk bu anda
Seni bekler Turanda.

Haydi, çabuk varalım,
Karanlığı yaralım;

Sönük ocak canlansın,
Yoksul ülke şanlansın

İndik, iti okşadık,
At sırtına atladık.

Geçtik nice dağ, kaya,
Geldik Demirkapı’ya.

Kapanması, çok yıldı,
Açıl! dedim, açıldı.

Yol verince gizli yurt,
Aldı bizi Bozkurt,

Kaf Dağından geçirdi,
Türk Eline getirdi.

Ziya Gökalp’in “Ala Geyik” şiiri, Türk mitolojisinin ve doğa ile insan arasındaki manevi bağın derinliklerine inen, kültürel ve mistik bir anlatıdır. Gökalp, bu şiiriyle Türk kültürünün zengin mitolojik mirasını yaşatırken, doğanın kutsallığını ve ona duyulması gereken saygıyı da güçlü bir şekilde vurgular.

9. Altın Destan

Sürüden koyunlar hep takım takım
Ayrılmış, sürüde kalmamış bakım;
Asmanın üzümü dağılmış; salkım
Olmak ister, fakat bağban nerede?
Gideyim, arayım: çoban nerede?

Yüce dağlar çökmüş, belleri kalmış,
Coşkun ırmakların selleri kalmış,
Hanlar yok meydanda, illeri kalmış,
Düşenler çok ama, kalkan nerede?
Gideyim arayım: Hakan nerede?

Türk yurdu uykuda ey düşman sakın!
Uyuyan ülkeye yapılmaz akın.
Tan yeri ağardı, yiğitler kalkın.
Bakın yurd ne halde, vatan nerede?
Gideyim arayım: yatan nerede?

Herkesin gözünde vatan öz yurdu,
Çitlerin yağısı, derenin kurdu,
Yad iller, Turan’da hanlıklar kurdu,
Turan’dan yadları koğan nerede?
Gideyim arayım: ogan nerede?

Sandım gençlik doğar, baktım Mart olmuş,
Gittim ili gezdim, genci kart olmuş,
Kimi Kırgız, Kazan, Kimi Sart olmuş,
Dedim yahşiler çok, yaman nerede?
Gideyim arayım, Şaman nerede?..

Tiginler köy beyi, ağalar çoban
Adsız’lar yalancı birer kahraman,
İçinde görmedim maksadı duyan
Yasanın emrine uyan nerede?
Gideyim arayım, duyan nerede?

Uygurlar uyuşuk, Türkmenler aylak,
Ne kışlak sevinçli, ne güler yaylak,
Arslanlar yurdunda barınır çaylak,
Atilla, Timuçin, Gürkan nerede?
Gideyim arayım, Türkan nerede?..

Kaşgar, Delhi, Pekin, İstanbul, Kazan,
Bu beş yerde vardı beş büyük hakan,
Sarı, Kızıl, Gökhan, Akhan, Karahan
-Hepsinin üstünde parladı İlhan-
Akhan’dan gayrisi, il… Han nerede?
Gideyim arayım, İlhan nerede?..

Kırım nerde kaldı, Kafkas ne oldu?
Kazan’dan Tibet’e kadar Rus doldu,
Hıtay’da analar saçını yoldu,
Şen yurtlar nerde, viran nerede,
Gideyim arayım, İran nerede?…

Yayların kirişi urgana dönmüş,
Şahin yuvasında doğana dönmüş,
Türk yurdu soyulmuş soğana dönmüş,
Kılıç satır olmuş, takan nerede?
Gideyim arayım kalkan nerede?…

Soy atlar küçülmüş, olmuş kurada,
Alpler kız ardında birer hovarda,
Sancağı unuttuk hangi diyarda,
Altun otağ, altun kazan nerede?..
Gideyim arayım, yazan nerede?..

Başları ağarmış ihtiyar dağlar,
Anar eski günü, sel döker, çağlar,
Kırlangıç ah çeker, güvercin ağlar,
Uzak bir ses sorar, Turan nerede?
Gideyim arayım, soran nerede?..

Yüce Türk Tanrısı, gönder bir yalvaç,
Sürüne baş olsun, yasama dilmaç,
Türklüğe bir yeni Turfan nuru saç,
Anlasın Türk, milli irfan nerede?
Gideyim arayım, turfan nerede?…

Ulusun içine girsin her oymak,
Beş ulus budun’da birleşsin çabucak,
Uygur, Kalaç, Karluk, Kungu, Kıpçak,
-Türk yurdu bir olsun, kalmasın kaçak-
Çıksınlar meydana, meydan nerede?
Gideyim arayım, meydan nerede?…

Kurultay toplanıp Tanrıdağı’nda,
İlhan tahta çıksın Elmadağ’ında,
Beyler solda dursun, Hanlar sağında,
-Sevmek günah değil, sevinç çağında-
Görünce toplanmış hanân nerede?
Gideyim arayım, canan nerede?…

Altundağ’a kursun İlhan otağı,
Taşları elmastır, yakut toprağı,
Han’lara kımızla sunsun ayağı,
-Taç giyme resminin kalmam uzağı-
Sorup öğrenince, Divan nerede?
Gideyim arayım, kervan nerede?..

Oğuz Han bayramı baharda olsun,
Otağlar, çadırlar çiçekle dolsun,
Genç kızlar oynasın, yiğitler solsun,
Bir aşık bayılmış, derman nerede?
Gideyim arayım, Lokman nerede?…

Türk destanı yazmak hatıra gelmemiş,
Yasanın sözleri satıra gelmemiş,
Tarihe deryadan katra gelmemiş,
Şairler sordular, hocan nerede?
Gideyim, sorayım, o can nerede?…

Kırklar karar verdi, yediler, üçler,
Oldular kılavuz, kalmadı göçler,
Yarın ilhan çıkar, alınır öçler,
İlhan tacı boşta, alan nerede?
Gideyim arayım, aslan nerede?…

Gündüzlerden sapan geceyi bilir,
Bilmeksizin tapan her şeyi bilir,
Bilen yapmaz, yapan pek iyi bilir,
Erenler yolu bu, varan nerede?
Gideyim arayım, yâran nerede?

Ziya Gökalp’in “Altın Destan” şiiri, Türk milletinin tarihî ve kültürel mirasını destansı bir anlatımla yücelten, milli gururu ve vatanseverliği pekiştiren bir eserdir. Gökalp, bu şiiriyle milletin birlik ve beraberlik içinde hareket ederek gelecekte de büyük başarılara imza atacağına olan inancını dile getirir.

10. Cenk Türküsü

Düşman yine öz yurduna el attı,
Mezarından atan kılıç uzattı,
Yürü, diyor hakkı zulüm kanattı,
Attila’nın oğlusun sen, unutma!

“Medeniyet” deme, duymaz o sağır;
Taş üstünde taş kalmasın; durma kır:
Kafalarla düz yol olsun her bayır,
Attila’nın oğlusun sen unutma!

Koş, “Plevne” yine al bayrak taksın,
Gece gündüz Tuna suyu kan aksın,
Yaksın, kahrın bütün Balkan’ı yaksın;
Attila’nın oğlusun sen unutma!

Ziya Gökalp’in “Cenk Türküsü” şiiri, Türk milletinin savaş meydanındaki cesaretini, kahramanlıklarını ve vatan sevgisini coşkulu bir dille anlatan bir eserdir. Şiir, milli birlik ve bağımsızlık mücadelesini yüceltir ve milletin hafızasında yer eden değerleri güçlü bir şekilde işler. Gökalp, bu eseriyle Türk milletinin tarihî zaferlerini ve bu zaferlerin ardındaki ruhu, vatanseverlik ve birlik duygularını yüceltir.

11. Çobanla Bülbül

Çoban kaval çaldı, sordu bülbüle:
Sürülerim hani, ovam nerede?
Bülbül sordu, boynu bükük bir güle:
Şarkılarım hani, yuvam nerede?

Ağla çoban, ağla, ovan kalmadı.
Gözyaşı dök, bülbül! Yuvan kalmadı.

Çoban dedi: Ülkeler hep gitse de
Kopmaz benden Anadolu ülkesi.
Bülbül dedi: Düşman hased etse de
İstanbul’da şakıyacak Türk sesi!»

Çalış, çoban çalış, kurtar öz yurdu!
Şairlerden topla, bülbül, bir ordu!

Çoban dedi: Edirne’den ta Van’a,
Erzurum’a kadar benim mülklerim!
Bülbül dedi: İzmir, Maraş, Adana,
İskenderun, Kerkük en saf Türklerim!

Yad elinde, bülbül Türk’ü bırakma…
Sarıl çoban, sarıl, mülkü bırakma.

Çoban dedi: Sürülerim hep kaçsa
Bir sürüm var, kaçmaz, adı Türk ili!
Bülbül dedi: Şarkı ölsün, yok tasa;
Türklerim yaşar, söyler halk dili!

Yalvar çoban, yalvar! İlin kurtulsun!
Dile Hak’tan, bülbül, dilin kurtulsun.

Ziya Gökalp’in “Çobanla Bülbül” şiiri, doğa ile insanın, sadelik ile estetiğin uyumunu ve karşıtlığını ele alan derin bir eserdir. Gökalp, bu şiiriyle hem doğanın sade güzelliklerini hem de sanatın estetik değerlerini yücelterek, hayatın farklı yönlerini ve bu yönlerin zenginliğini ortaya koyar. Şiir, doğa ve insan arasındaki ilişkiyi, farklı yaşam tarzlarının güzelliklerini ve bu farklılıkların nasıl uyum içinde var olabileceğini anlatır.

12. Din

Benim dinim ne ümittir, ne korku;
Allah’ıma (cc) sevdiğimden taparım!
Ne Cennet, ne Cehennemden bir korku
Almaksızın, vazifemi yaparım.

Vaiz! Deme Cehennemin ateşi
Çıkar bilmem kaç bin çeki odundan.
De ki vardır bir güzellik güneşi,
Doğmuş bizim aşkımızın od’undan.

De ki vardır Tuba adlı bir ağaç
Kökü gökte, gönüllerde, dalları.
Yemişinden yedi ruhum, değil aç;
Bütün sevgi, şefkat onun balları.

Vaiz! Bana muhabbeti şerheyle
Ben aramam şeytan nedir, melek ne?
Erenlerin esrarından söz söyle:
Seven kimdir, sevilen kim, sevmek ne?

Ziya Gökalp’in “Din” şiiri, dinin bireyler ve toplum üzerindeki etkilerini ele alan derin ve anlamlı bir eserdir. Gökalp, dinin ahlaki değerlerin kaynağı olduğunu, toplumsal düzeni ve milli kimliği desteklediğini ifade eder. Din, bireylere manevi rehberlik sağlarken, toplumsal birlik ve beraberliği pekiştirir. Bu şiir, Gökalp’in dinin toplum hayatındaki yerini ve önemini vurgulayan düşüncelerini yansıtır.

13. Durma Vur

Durma, Yunan, durma kibrini artır!
Türklüğün başına hakaret yağdır!
Uyuyan bir kavme bu zillet azdır
Vur, eski kölesi utandır onu!
Bırakma uyusun, uyandır onu!

Bu yurdun haznesi onun elinde;
Fakat anahtarı senin belinde,
Kalmış aç ve garip kendi ilinde;
Vur, eski kölesi utandır onu!
Bırakma uyusun, uyandır onu!

Zorla onu, yeni revişe girsin
Gemi yapsın alış-verişe girsin
Fabrikalar açsın, her işe girsin
Vur, eski kölesi utandır onu!
Bırakma uyusun, uyandır onu!

Sıkıştır ki ordu, donanma yapsın
Garpte ne terakki görürse kapsın,
Türklüğü tanısın; Tanrı’ya tapsın,
Vur, eski kölesi utandır onu!
Bırakma uyusun, uyandır onu!

Zannetme yaptığın hoşa gitmiyor
Terakkimiz koşa koşa gitmiyor
Emin ol, emeğin boşa gitmiyor;
Vur, eski kölesi utandır onu!
Bırakma uyusun, uyandır onu!

Ziya Gökalp’in “Durma Vur” şiiri, vatan savunması ve milli mücadele temasını işleyen, cesaret ve kahramanlık ruhunu yücelten coşkulu bir eserdir. Gökalp, bu şiiriyle Türk milletini birlik ve beraberlik içinde düşmana karşı mücadele etmeye çağırır ve milli duyguları harekete geçirir. Şiir, milletin vatan savunmasındaki kararlılığını ve cesaretini güçlü bir şekilde ifade eder.

14. Medeniyyet

Avrupa bir akademi âzaları milletler;
Her biri bir nurlu deha, çünkü ayrı harsı var.
Avrupa bir darülfünun, hocaları milletler;
Her birinin ihtisası, bir örneksiz dersi var.

Bu nurlardan biri sönse medeniyyet loş kalır;
Derslerinden biri durur, bir kürsüsü boş kalır.
Medeniyyet, beynelmilel yazılacak bir kitap;
Her faslını bir milletin harsı teşkil edecek.

Medeniyyet bir konser ki birçok çalgı, saz rübap
Birleşmekle bir ahengi ancak tekmil edecek.
Bu kitabın bir mebhası eksik olsa okunmaz;
Bir âleti yoksa, ahenk gönüllere dokunmaz.

Ziya Gökalp’in “Medeniyyet” şiiri, medeniyetin bilimsel, teknik, ahlaki ve kültürel değerleri kapsayan geniş bir kavram olduğunu, modernleşme sürecinde milli kimlik ve kültürel değerlerin korunması gerektiğini ifade eden derin bir eserdir. Gökalp, bu şiiriyle medeniyetin çok yönlü doğasını ve milli kimlikle uyumlu bir modernleşmenin önemini vurgular. Şiir, Türk milletinin medeniyet anlayışını ve bu anlayışın evrensel değerlerle nasıl dengelenmesi gerektiğini anlatır.

15. Kurt İle Ayı

Kurt kocaldı, kötrüm oldu,
Bunu sezen bir genç ayı
Yakaladı, kurdu yoldu,
Dedi: ·’Haydi tüysüz dayı.

Yürü; yine yiğitlik sat;
Dar et bize yeşil yurdu!”
Piçlerine dedi: “Fırsat
Kaçırmayın, boğun kurdu!”

Zavallı kurt öldü, inde
Beş yavrusu kaldı öksüz
Fakat birkaç yıl içinde
Bunlar birer yiğit, gürbüz

Kurt olarak saldırdılar,
Yeşil yurttan ayıların
Vücudunu kaldırdılar.

Çocuklarım ibret alın:
Her bugüne var bir yarın!

Ziya Gökalp’in “Kurt İle Ayı” şiiri, hayvan karakterleri kullanarak insanların ve toplumların davranışlarını, güç ilişkilerini ve stratejilerini ele alan bir eserdir. Şiir, güç ve cesaretin yanı sıra bilgelik ve stratejik düşünmenin önemini vurgular. Gökalp, bu şiiriyle toplumsal eleştirilerde bulunurken, aynı zamanda Türk milletinin değerlerini ve özelliklerini de yüceltir.

Nazlim

Universiteit Gent üniversitesinden 2003 yılında mezun oldum. İngilizce, Almanca ve Türkçe bilmekteyim. Çeşitli sitelerde yazılar yazarak başladığım gazetecilik serüvenini serbest gazeteci olarak devam ettirmekteyim. Okuyucuların dikkatini çekecek haberleri 2004 yılından beri Nazlim.NET sitesinde yazmaktayım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir